İhsanın anlamları, ihsan ve eğitim ilişkisi, Kur'an ihsan sahiplerinin (muhsinlerin) özellikleri, muhsinlerin güzellik üretmeleri hakkında bir online ders.

Hüseyin K. Ece

28 Haziran 2022 – 28 Zü’l-kâde 1443

Zaandam

 

53.Ders

KUR’AN’DA İHSAN ve MUHSİN KAVRAMLARI

-Sözlükte ihsan

İhsanın kökü “ha-su-ne” fiilidir. Bu da türevleriyle birlikte Kur’an’da 194 yerde geçmektedir. 

“Ha-su-ne” fiili sözlükte bir şeyin sıfatı olarak güzel olmak, hoşa gitmek demektir.[1]

“Hasune” hem Allah’a hem de insanlara nisbet edilerek yetmişi aşkın âyette masdar, fiil ve isim şeklinde geçmektedir. Bunların bir kısmında “başkasına iyilik etmek”, bir kısmında “yaptığı işi güzel yapmak” anlamda kullanılmıştır.

Bu fiil Kur’an’da üç âyette geçiyor. Kur’an, Allah ve Peygemberine itaat edenlerin arkadaşlarını bu fiili ile anlatıyor.

وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقًاۜ ﴿69﴾

“Kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel (hasune) arkadaştır!” (Nisâ 4/69)

Yine iman edip sâlih amel işleyenlerin Âhirette varacakları makamın güzelliği bu kelime ile haber veriliyor.

İşte onlara, alt taraflarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler; ince ve kalın dîbâdan yeşil elbiseler giyecekler. Ne güzel karşılık ve ne güzel (hasunet) kalma yeri!” (Kehf, 18/31)

“Orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel (hasunet) bir yerleşme ve ikâmet yeridir.” (Furkan, 25/76)

-Kavram olarak ihsan

İhsan kelimesi, ‘hasene’ kelimesinden türemiştir. Bu da ütün güzellikleri ve rağbet edilen şeyleri ifade eder.

İhsan; güzellik, uygunluk, güzel olan şeyi en güzel şekilde yapmak demektir.

İhsan kelimesinin pek çok anlamı olmakla beraber, bunlardan  üç tanesi ön plana çıkmaktadır.

Birincisi; başkasına iyilik etmek, ni’met kazandırmak, yardımcı olmak ve bütün bunları güzellikle yapmak,

Mesela, ana-babaya ihsan etmek, iyi davranmak, iyilik etmek.

وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿195﴾

(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. (Bekara 2/195)

İman edip salih ameller işleyenlere; Allah’a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve sâlih amel işledikleri, sonra Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever.” (Mâide  5/93)

İkincisi; Amelde ihsan; bir şeyi güzel bir amelle yapmak. Bütün işlerini eylemlerini (amellerini) güzel yapmak.

Kur’an’da, “Allah her şeyi güzel bir şekilde yarattı’ deniliyor ve ‘ihsan’ kelimesi kullanılıyor.

اَلَّذ۪ٓي اَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَاَ خَلْقَ الْاِنْسَانِ مِنْ ط۪ينٍۚ ﴿7﴾

“O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı.” (Secde  32/7)

خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْۚ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ ﴿3﴾

 “Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş yalnız O’nadır.” (Teğâbun  64/3)

 “Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip de şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte Rabbiniz Allah! Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!” (Mü’min  40/64)

 “Sonra bu az suyu “alaka” hâline getirdik. Alakayı da “mudga” yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!” (Mü’minûn  23/14)

“Onlar yaralandıktan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır.” (Âl-i İmrân 3/172)

“İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide (Beyt-i Makdis’e) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye (üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik.)” (İsrâ  17/7)

İnsanların yaratılış sebebi de kimin ihsan üzere davaranacağını denemektir

اِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى الْاَرْضِ ز۪ينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا ﴿7﴾

“İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık.” (Kehf 18/7)

Eşler anlaşırlarsa ve birbirlerine ihsan ederlerse (iyi davranırlarsa, iyilik ederlerse) bu daha hayırlıdır. (Nisâ 4/128)

Üçüncüsü; bir şeyi güzel, ya da Allah'ı bir bilgi ile bilmek ve O'nu görüyormuş gibi ibadet etmek...

Bu bir hadiste geçiyor.

Meşhur Cibril hadisinde Peygamberimiz ‘ihsan’ı şöyle tanımlamıştır:

“... Allah’a O’nu görüyormuşcasına ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan bile O seni görüyor.” (Buharî, İman/37, 1/20. Müslim, İman/1, Hadis no: 8, 1/36. Tirmizî, İman/14, Hadis no: 2738, 4/119. Ebu Davûd, Sünne/16, Hadis no: 4695, 4/223. İbnu Mace, Mukaddime/9, Hadis no: 63,64, 1/24. Nesâî, İman/6, 8/88.)

Burada bizzat Allah’ı görmek değil, Allah’ın sıfatlarını, Rabliğini ve azametini göz önünde bulundurmak kasdediliyor. Mü’min, ibadetini ihsan üzere yapar, yani en güzel şekilde, ibadetin amacına ve hikmetlerine uygun bir şekilde yapar. Bu da Allah’ı görüyor gibi bir duygu içerisinde olmakla mümkündür.

İhsan ahlâkı, adaletten daha kapsamlı bir güzel huydur. Çünkü adalet anlayışında, karşıdakinin hakkını vermek varken, ihsanda ise daha fazlasını vermek, daha güzeli ile karşılık vermek anlayışı vardır.

Adaletli olmayı din bir farz olarak, bir gereklilik olarak müslümanlara emrediyor. Ancak ihsan, bundan daha kapsamlı ve üstün olduğu için onu hem emrediyor, hem de fazlasını tavsiye ediyor. 

-İhsanın Önemi

Mü’min, yalnızca ibadette değil, bütün davranışlarında ihsan üzere bulunur.

Hatta bir hayvan boğazlerken bile ‘ihsan’ ile, şefkat ile boğazlanması emredilir. (Müslim, Sayd/57 no: 1955. İbni Mâce, Zebaih/3 no: 3170. Ebû Dâvûd, Edahî/12 no: 2815. Tirmizî, Diyât/14 no: 1409. Nesâî, Zahâyâ/22)

Yapılan iyiliklerin ‘ihsan’ üzere olabilmesi için, ibadetlerin Allah rızası için yapılması şarttır. Çünkü amellerde-ibadetlerde gözetilen amaç budur.

Hayatın her alanında, her işde ihsan ahlakıyla davranılması emredildiği Rabbimiz özellikle Anne-babaya ihsan edilmesini emrediyor.

Çünkü onlar çocuklarına küçükken yeterince ihsanda bulunmuşlardır.

وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۜ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَر۪يمًا ﴿23﴾

“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (İsrâ 17/23)

“Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der:

“Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın sâlih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de sâlih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.” (Ahkaf 46/15)

“(Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.” (En’am 6/151)

Allah (cc) Karun kıssası ile mü’minlere ihsan etmeyi, muhsin olmayı emrediyor.

“Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” (Kasas  28/77)

Allah (cc) mü’minlere adaletle beraber ‘ihsan’ı da emrediyor.

اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ﴿90﴾

“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl 16/90)

Halk arasında, yapılan maddi yardımlara da ‘ihsan’ denildiğini hatırlayalım. Fakirlere veya muhtaçlara yardım etmeyi “ihsanda bulundu, ihsan etti” ifade ederler.

Eğer insanlar hep ihsan üzere olurlarsa, yani hep güzel işler yaparlarsa, davranışlarını ‘ihsan’ üzere gösterirlerse, bunun karşılığı olarak ‘ihsan’ görürler, güzellikle muamele edilirler. Ya da bunun karşılığını yine ilâhî ihsan olarak Rabb’den beklerler.

هَلْ جَزَٓاءُ الْاِحْسَانِ اِلَّا الْاِحْسَانُۚ ﴿60﴾

İyiliğin (ihsanın) karşılığı ancak iyilik (ihsan) değil midir?” (Rahman 55/60)

Müslüman, insanlara güzellikle ‘ihsan ahlâkıyla’ davranır.

Mü’min, insanlara güzellikle, ‘ihsan ahlâkıyla’ davranır. İbadetlerini ‘ihsan’ şuuruyla yapar. Kendisine yapılan ‘ihsan’ları -iyilikleri-, gerek Allah’tan gelsin gerek kullardan gelsin- inkâr etmez, ihsana ihsanla karşılık verir.

Kur’an hem iyilik yapmaya, güzel davranmaya, hem de ibadetleri en güzel şekilde yerine getirmeye teşvik ediyor. Bunun için de insanlara güzel olanı gösteriyor, iyi davranışların faydasını, kötü davranışların zararlarını haber veriyor.

İhsan anlayışına sahip bir mü’min; aynı zamanda hayatın her alanına güzellikler, iyilikler, dostluklar yerleşsin diye aktif olarak çalışan kimsedir.

O çok iyi bir hak savuncusu, iyi bir çevreci, iyi bir eğitimci, estetikten ve sanattan yana, temizlik sevdalısı, dostluk elçisi, barış mücahididir.

Bütün bunlar da onun için bir şeref, izzet, üstünlük yani kerȃmet/kerem sebebidir.

4- İhsan ve eğitim

Eğitim, kişinin işlerini en iyi, en güzel, en sağlam yapacak bir bilgiye, uzmanlığa ve ahlâka ulaşmasını sağlamaktır.

Kişi öncelikle bir şey hakkında bilgi elde eder. Yani bir konuyla ilgili bilgileri güzellikle öğrenir, sonra öğrendiklerini güzel bir biçimde uygular, işinde güzelliğe, ustalığa, uzmanlığa, dürüstlüğe riayet eder.

İhsan bir anlamda güzel yapmak, güzellik üretmek, her şeyde en hoşa gideni ortaya koyabilmektir.

Bir şeyin uzmanı olan o şeyi güzel ve istenilen bir şekilde yapar. Hele bu insan yetiştirmek gibi dünyanın en önemli işi ise, eğitimcilerin işlerini en hoş biçimde yapmaları beklenir.

Kur’an’da "ihsan" kelimesi işleri en güzel şekilde yapmak anla­mında da kullanılmıştır. Şüphesiz bir işin en güzel şekilde yapılması, o işin uzmanlığı demektir. Bu uzmanlığın da eğitimle kazanılacağı açıktır.

Eğitim şahsiyetin inşası, ahlâkın güçlendirilmesi, insandaki yeteneklerin kuvveden fiile çıkarılması, zihnin hayata hazırlanması ise; Kur’an bunun sağlam bir bilgi ve etkileyici bir metodla olmasını istiyor.

Bu metodta eğitilen kişilere rıfk ile (yumuşaklıkla) muamele etmek, onlara güzellikle (ihsan üzere) yaklaşmak esastır.

 

-Kur’an’da ihsan sahibi kimseler (muhsinler 

-Allah (cc) mü’minlerin muhsin olarak kendisine yönelmelerini istiyor.

بَلٰى مَنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُٓ اَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّه۪ۖ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ۟ ﴿112﴾

Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler.” (Bakara 2/112)

-Muhsin olma konusunda da en iyi örnek İbrahim’di (as).

وَمَنْ اَحْسَنُ د۪ينًا مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰه۪يمَ خَل۪يلًا ﴿125﴾

“Kimin dini, muhsin olarak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah, İbrahim’i dost edindi.” (Nisâ 4/125)

-Allah muhsinleri sever

وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿195﴾

 “... İyilik edin (iyi davranın); Çünkü Allah iyi davrananları  (muhsinleri) sever.” (Bekara 2/195)

فَاٰتٰيهُمُ اللّٰهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ۟ ﴿148﴾

“Allah da onlara (rabbanilere) hem dünya nimetini, hem de âhiretin güzel mükâfatını verdi. Allah, güzel davrananları (muhsinleri) sever.” (Âl-i İmrân 3/148)

اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَۚ ﴿134﴾

“O Allah’tan korkanlar ki, bollukta da darlıkta da Allah için (mal) harcarlar, öfkelerine sahip olurlar ve insanları affederler. Allah da (işte böyle) güzel davrananları (muhsinleri) sever.” (Âli İmran 3/134. Ayrıca bkz: Mâide 5/13)

-Allah (cc) muhsinleri mükafatlandırır

فَاَثَابَهُمُ اللّٰهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿85﴾

“Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, devamlı kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. İşte bu, iyilik yapanların (muhsinlerin) mükâfatıdır.” (Mâide 5/85)

 “Onlar yaralandıktan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere (muhsinlere) ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır.” (Âli İmran 3/172)

 “Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce Nûh’u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da. İyilik yapanları (muhsinleri) işte böyle mükâfatlandırırız.” (En’âm  6/84)

Kur’an muhsinlerin âhirette de muhteşem karşılık/ödül alacaklarını haber veriyor. Allah’tan gelenlere iman edip onun gereğini yapanlar altlarından ırmaklar akan, içinde sayısız nimet ve güzellikler olan cennetlere konulacak.

“…İşte muhsinlerin mükâfatı budur.” (Mâide 5/85. Ayrıca bkz: Zümer 39/34)

Bir yerde yine takva ile ihsan arasında bağ kurularak şöyle deniliyor.

اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ ﴿41﴾ وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ ﴿42﴾ كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـًٔا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿43﴾ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿44﴾

“Muttakiler ise gölgeliklerde ve pınar başlarındadır. Canlarının istediği meyveler içinde. “Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin-için” İhsan üzere hareket eden muhsinleri Biz işte böyle mükafatlandırırz.” (Mürselât 77/42-44)

Üç yerde bazı peygamberlerin isimleri zikredilerek kendilerinden “muhsinler” diye söz ediliyor. Bu da  ihsan ahlâkının, muhsin olmanın peygamberlerde gözlenen kusursuz dindarlık ve bunun sonucu olan güzel davranışları ifade ettiğini gösterir.[2]

Bu âyetlerde adı geçen peygamberlerin yaptıkları güzel işlerin bir kısmı anlatılıyor ve arkasından da “İşte biz muhsin olanları böylece ödüllendiririz” deniliyor. (Kasas 28/14. Saffât 37/80, 105, 110, 121, 131) (En‘âm 6/83-84. Yûsuf 12/22, 36, 78)

Sonuçta “ihsan ahlâkı” ve bu ahlâka sahip olanlar, Kur’an’ın kendilerine muhsin şeref payesini verip tebcil ettiği kimseler elbette kazanırlar.

-Allah (cc) gücü yetmeyen muhsinleri sorumlu tutmaz

“Allah’a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, güçsüzlere, hastalara ve (seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur. İyilikte bulunan kimselerin (kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Tevbe 9/91)

-Muhsin olarak özlerini Hakk’a bağlayanlar gerçekten kopmaz bir İp’e bağlanmış olurlar.

وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ ﴿22﴾

Kim muhsin olarak kendini Allah’a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah’a varır.” (Lukman 31/22)

-Allah (cc) muhsinlere müjdeler veriyor.

onlara müjdeler verildiğini (6/En’am, 154),

Allah /cc) Peygamberimize; muhsinleri, güzel davrananları, Allah’ı görüyomuş gibi ibadet edenleri, sorumluluk ile davrananları “müjdele” diyor.

لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿37﴾

“Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları (muhsinleri) müjdele!  (Hac 22/37)

-İhsan üzere davranan kadınlara da müjde var.

Bir âyette Peygamber hanımlarına hitaben şöyle deniliyor:

“Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı, Peygamberini ve âhiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar (muhsinât) için büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (Ahzâb 33/28-29)

-Kur’an’ın muhsinler için bir rahmettir.

Kur’an zalimleri uyarmak ve yaptıklarını en güzel biçimde yapan muhsinleri müjdelemek üzere indirilmiştir.

“Bundan önce bir rehber ve bir rahmet olarak Mûsâ’nın kitabı da vardı. Bu ise, onu doğrulayan ve zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanlara (muhsinlere) müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş bir kitaptır.” (Ahkâf 46/12)

Zaten Kur’anın kılavuzluğu, rahmeti ve öğütü, muhsinler (güzel düşünüp güzel şeyler yapanlar) içindir. Kur’an onlara hayr ve bereket getirir.

الٓمٓ۠ ﴿1﴾ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَك۪يمِۙ ﴿2﴾ هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِن۪ينَۙ ﴿3﴾

“Elif Lam Mim. Bunlar, hikmet dolu Kitab’ın; iyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak indirilmiş âyetleridir.” (Lukman 31/2-3)

-Allah (cc) insanlara ihsan’la davrandığı gibi onların da ihsan sahibi olmaları en güzel şeydir.

Rabbimiz bunu (yukarıda geçtiği gibi) Karun kıssasıyla bize hatırlatıyor. (Kasas 28/77)

-Allah’ın rahmeti muhsinlere çok yakındır

Kur’an, iman edenlere Allah’a yalvararak dua etmelerini emrettikten sonra

وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًاۜ اِنَّ رَحْمَتَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿56﴾

Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır.” (A’râf 7/56)

Âyetin başı oldukça dikkat çekici: “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın” deniliyor.

İfsat bir anlamda ihsanın karşıtıdır.

İhsan güzel yapmak, iyi davranmak, güzellikle hareket etmek ise, ifsat bozmak, düzeni bozmak, yani tabii olanı, güzel olanı çirkinleştirmek demektir.

Bu durumda Allah’ın rahmeti elbette çirkinlik yapan bozgunculara değil, güzel yapan muhsinlere yakın olacaktır.

-Allah ihsan edenlerle beraberdir

Bir başka yerde bu müjde takva sahipleri de söz konusu edilerek tekrar ediliyor.

وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ اِلَّا بِاللّٰهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ ف۪ي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ ﴿127﴾ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ ﴿128﴾

Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan yana üzülme. Tuzak kurmalarından dolayı da sıkıntıya düşme. Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla (muhsinlerle) beraberdir. (Nahl 16/127-128)

Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyi davrananlarla (muhsinlerle) beraberdir.” (Ankebût 29/69)  

Burada takva ile ihsan arasında bağ kurulduğunu görüyoruz.

Takva Allah’ı hesaba katarak, Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmek, işlerini bu bilinçle yapmak, ihsan ise Allah’ı görüyormuş gibi hareket etmektir.

Yaptığı bütün işleri bu nedenle güzel yapan ancak mü’mindir.

Kur’an’da bir yerde şöyle söyleniyor:

“Muttakiler ise cennetlerde ve pınarların başındadır. Rabblerinin kendilerine lutfettiğini almış olarak. Zira onlar bundan önce muhsin idiler (ihsan üzere hareket edenlerdi).” (Zariyât 51/16)

Arkasından da kendilerine Cenneti kazandıran yaptıkları güzel işlerden örnekler veriliyor. (Zariyât 51/17-19)

Allah (cc) da bu şuurda olanlarla rahmet ve lütfuyla beraberdir.

                                                        

05.07.2022 Salı

-Allah (cc) muhsinlere ihsanını artırır

Allah (cc) İsrailoğullarına kendilerine vadedilen bir kente dua ederek girmelerini emretti.

Arkasından da “İhsan edenlere (muhsinlere) Biz (ihsanımızı) daha da artıracağız demiştik” (Bakara 2/58. A’raf 7/161) dedi.

Buna göre Allah’ın emrini dinleyip güzel davranmak ihsandır. İhsan üzere hareket edenlere Allah da ihsanını artırır.

-Allah (cc) onlara dünya ve âhirette daha güzel karşılık  verir.

لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا الْحُسْنٰى وَزِيَادَةٌۜ وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿26﴾

Güzel iş yapanlara (karşılık olarak) daha güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır.” (Yûnus 10/26. Ayrıca bkz: Nahl 16/30. Âl-i İmrân 3/148)

“Allah’a karşı gelmekten sakınan kimselere, “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde, “Hayr indirdi” derler. Bu dünyada iyilik yapanlara (ihsan edenlere) bir iyilik vardır. Âhiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah’a karşı gelmekten sakınanların (muttakilerin) yurdu ne güzeldir.” (Nahl 16/30)

قُلْ يَا عِبَادِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَاَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةٌۜ اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿10﴾

“(Ey Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (âhirette) bir iyilik vardır. Allah’ın yeryüzü geniştir. Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.” (Zümer 39/10)

وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ ﴿31﴾

“Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da (muhsinleri de) daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.” (Necm 53/31)

-Allah (cc) muhsinlerin ecrini zayi etmez

Allah yolunda susuzluk, yorgunluk çekenlerin, Allah dini uğruna direnç gösterenlerin bu tutumu sâlih ameldir.

Allah da böyle sâlih amel işleyenlerin ecrini zayi etmez. (Tevbe, 9/120. Bir benzeri: En’am 6/83-84. Yûsuf 12/56, 90. Kehf 18/30)

Burada sâlih amel ile ihsan arasında bir bağ kuruluyor. Zira ihsan yaptığı her işi güzel, faydalı, işe yarar şekilde yapmak ise, sâlih amel de faydalı, güzel, işe yarar iş, eylem demektir.

Sabretmek de sâlih amellerdendir. Muhsin olanlar özellike dini hayata uygulamada sabırla hareket ederler.

Allah da onların ecrini zayi etmez.

وَاصْبِرْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿115﴾

Sabret! Çünkü, Allah muhsinlerin (iyilerin veya iyilik edenlerin)  mükâfatını zayi etmez.” (Hûd 11/115)

Allah’ın emrine uyarak takva bilinciyle kurban kesmek, kurban ibadetinin şuurunda olmak ve daha ötesi kurbanı en güzel biçimde Allah’a adamak ihsandır. Böyle muhsinlere müjdeler olsun.

-Bu dünyada muhsin olmak işe yarar

Kur’an, yaptığı hatalar sebebiyle pişman olacağı, muttakilerden olamadığı, yahut azabı gördüğü zaman

اَوْ تَقُولَ ح۪ينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ اَنَّ ل۪ي كَرَّةً فَاَكُونَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿58﴾

“Ah bana bir fırsat verilse de, dünyaya tekrar geri dönsem de muhsinlerden olsam” (Zümer 39/58) diyeceği gün gelmeden önce insanları uyarıyor.

-Muhsin kimdir?

Soru: Kur’an’ın bu kadar övdüğü, yaptıklarına karşılık hadsiz hesapsız mükâfat vadettiği, “Ben onlarla beraberim” dediği bu güzel insanlar kimlerdir?

Kur’an kimlere muhsin diyor?

Cevap: Muhsin, iyilik yapmayı ve güzel davranmayı ilke ve kişilik hâline getiren, bunda sebat eden, güzel düşünüp güzel eylemler yapan demektir.

Bir başka deyişle; Allah’ı görüyor gibi davranan, hareket eden kimsedir.

İhsan sahibi olanlara Allah ‘muhsin’ diyor. Sonra onların nasıl olduklarını, ya da muhsin olmanın ipuçlarını veriyor. Muhsinleri övüyor, onure ediyor ve çeşitli ödüllerle müjdeliyor.

“Muhsin” Kur’an 4 yerde tekil, 35 yerde de “muhsinûn, muhsinîn” şeklinde çoğul olarak yer almaktadır.

Muhsinler, ortaya koydukları güzelliklerden dolayı takdir toplayan, örnek gösterilen insanlardır.

Muhsin, güzellik sergileyen, güzel işleri layık oldukları şekilde yapan, bol bol ihsanda bulunan demektir.

“Muhsin”, ihsan masdarının özne ismidir (ism-i failidir).

İhsanda bulunan kişiye, ihsan edene, ihsan ile davranana, ya da ihsan ahlâkına sahip olan kimse demektir.

iyilik eden, iyi davranan, iyi ameller işleyen ve yaptığını iyi yapandır.

Kur’an muhsin olmayı güzel mü’minlerin bir sıfatı olarak sayıyor ve herkesi muhsin olmaya davet ediyor...

Hem de aktif iyi (muhsin) olmaya... Yani o, sergilediği güzellikleri başkalarıyla paylaştığı gibi, iyi ve güzel olan şeylerin insanlar arasında yayılması için de çaba göstermeye...

Muhsin, yaptığı her işi güzel yapan insandır, yani iyi ve aktif müslümandır. Hayatının her alanında güzellik üretir, iyilik yapmakta sebat eder.

Muhsin; canlı ihsandır.

Muhsinler (ihsan sahipleri), bütün işlerini Allah’ın razı olacağı şekilde güzel ve takvaya uygun yaparlar. Onlar, çirkin, bayağı, kötü, zararlı ve faydasız amellerden, faaliyetlerden uzaktırlar.

Muhsin olanlar, insanlar içerisinde güzel davranışların, işleri güzel yapmanın sembolüdürler, temsilcisidirler.

Muhsinler, hangi davranışın iyi, hangi davranışın kötü olduğu konusunda hem bilgi sahibidir, hem de bilinçlidirler. Çünkü onlar Allah’ın kendilerini gördüğünün farkındadırlar.

Muttaki”, yani takva sahibi kimse Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle davranan, Allah’ı hesaba katarak yaşayan, bu uyanıklılık ile hareket eden anlamındadır.

Bu yönüyle “ihsan ahlâkı” ile takva bilinci arasında bir ilişki söz konusudur. Takva sahibi Müslümanlar, bütün davranışlarında ‘ihsan ahlâkı ile davranırlar. 

Burada ihsanın, takvanın ve zikrin kardeş olduğunu hatırlayalım.

Muhsin olan mü’minler; yıkmanın değil inşanın,

korkutmanın değil sevindirmenin,

ye’se düşürmenin değil ümit vermenin,

düşmanlığın değil dostluğunu,

fesadın değil ıslahın,

öldürmenin değil diriltmenin,

soymanın değil paylaşmanın,

egoizmin değil diğergȃm olmanın,

çıkarın değil infak etmenin,

gönül yıkmanın değil yürek kazanmanın sembolüdürler.

Mü’minler, inandıkları Rablerinden öğrendikleri ihsan ahlâkıyla, sürekli ihsan ederler, muhsin olmaya çalışırlar.

Dolaysıyla bir Müslüman ne yapıyorsa, onu güzel yapmalı, maksada uygun yapmalı, doğru yapmalı.

Konuştuğu zaman düzgün, edepli, doğru, az ve güzel konuşması beklenir.

Bir yerde memur, işçi veya görevli ise işini dürüst ve sözleşmesinde yazılı olandan daha güzel yapmalı, hile yapmaya kalkmamalıdır.

Odasını/evini döşediği zaman imkanı nisbetinde güzel, düzenli ve estetiğe uygun döşemeli. Odaya girildiği zaman göze bir temizlik, bir güzellik ulaşmalı.  

Sofra kurduğunda, bahçe düzelttiğinde, elbise giydiğinde hepsini güzel ve estatiğe uygun yapmalı.

Usta, sanatkâr, üretici, tüccar ise işini temiz, dürüst ve güzel yapmalı.

Yolculukta ise, sürücü ise arkadaşına, karşısındakine, ötekilere güzel davranmalı, herkesin hakkına saygı göstermeli, trafik kurallarına uymalı.

Resim yapıyor, yazı yazıyor, inşaat yapıyorsa, yani ne yapıyorsa, hangi işle meşgulse; hepsini güzel yapmalı, hepsini yerinde, gereği kadar yapmalı.

Anne- babasına, büyüklerine, çocuklara, komşularına, ilişkide olduklarına, diğer insanlara, hatta hayvanlara ve tabiata bile güzel davranmalı, iyilik etmeli, ihsanda bulunmalı.

İbadet ediyorsa, kulluğunu güzel yapmalı. Kulluk konusunda sağlam bilgi edindikten sonra bu konuda bilinçli olmalı. Samimi, ihlaslı olmalı. Kulluğunu Allah’ın razı olacağı şekilde yapmalı.

İşte muhsinlerin, yani güzellik üretenlerin ahlâkı böyledir.

Başkaları kötülük yapsalar, çirkin davransalar, kavga etmek isteseler, düşmanlık gösterse veya haksızlık yapsalar bile, müslüman ısrarlı bir şekilde iyilik yapmaya, ihsan etmeye devam etmeli.

Güzel davranmayı, güzellik üretmeyi, en doğru olanı aramayı ilke edinmeli.

Zira Müslüman, çıkara, dünyalık hedeflere göre değil; doğru/hak ilkelerle hareket eder. Onun amacı çıkar ve haz değil, hayırdır, hasenedir, ilâhi ödüldür.

Allah’ın uygun gördüğü muhteşem “muhsin” sıfatını kazanmak isteyen bir müslüman, kim ne derse desin, kim hangi kötülüğü, kabalığı, ayrımcılığı, ırkçılığı, hasımlığı, hainliği, kirliliği yapsa bile, o iyi davranmaya, güzellik üretmeye, hakkaniyetle hareket etmeye devam eder. 

Sonuçta kişinin değeri bilip yaptıkları kadardır. Kişi bir şeyi doğru bilip yapar. Yaptığı şey sonuçta onun seviyesidir, onun kalitesidir.[3]

 

-Son söz

Kur’an’ın ihsana bu kadar çok vurgu yapması ibadetlerin bilinçle ve güzel yapılmasına, ahlâkın güzelleştirilmesine teşvik olduğu gibi, ortaya konulan her ne ise, eylemlerin, eserlerin ve sanatların da güzel yapılmasına bir özendirmedir.

[1] İbni Manzur; Lisânu’l-Arab, 4/123

[2] Çağrıcı, M. TDV İslâm Ansiklopedisi; 21/546

[3] Ece, H. K. İslâmın Temel Kavramları, s: 284