Kur'an'da şirk, şirk dini, şirkin görüntüleri, küfür-şirk ilişkisi, şerkin sebepleri ve müşriklik hakkında bir ders

Hüseyin K. Ece

08 Kasım 2022 –

13 Rabu’âl-ahir

Amsterdam

Altıncı Ders:

KUR’AN’DA ŞİRK-MÜŞRİK

Konuyla ilgili kavramlar: Şirk, şerik, işrâk, müşrik, nidd (endâd), misil, adl, küfüv, şefi’.

 

A-ŞİRK

-Sözlükte şirk

Şirk: ‘Şirk’, masdarının aslı ‘şerike’ fiilidir.

Bu da sözlükte; mülk ve saltanatta ortak olmak demektir. Bir şeyin birden fazla kişiye ait olduğu anlamında...

‘Şirk’ kelime anlamı itibariyle bir ortaklığı, ortak olmayı, bir eş-arkadaş tutmayı, malda ve tasarrufta bir hissedar bulmayı ifade eder.

Söz gelimi, aynı kökten gelen ‘şerik’ arkadaş, yardımcı, hissedar yani ortak demektir. ‘Şirk’, bu ortak olma, eş ve arkadaş bulma fiilidir.

 ‘Şerik’ sözlükte ayrıca; benzer, bir mülkte, işde, bunların sonucundan faydalanan her bir hisse sahibi demektir.

‘Şirket’ şerike’ fiilinin bir tümleç ismidir.

‘Şirket, şirk, müşâkeret’ kelimeleri mülkte ortaklığı, şirk koşulan şeyi kapsar.  

İşrâk:‘eşrake’ fiilinin if’al kalıbı. Ortak koşmak, ortak olmak anlamına gelir.

Müşrik: işrâk (şirk koşma) işini yapan, ortak koşan anlamında... Din dilinde ‘müşrik’ Allah’a ortak koşan, birden çok tanrıya tapan demektir.

 

-Kavram olarak şirk:

‘Şirk’ kavramı insanların uydurdukları dinleri tanımlama ve İslâmın davasını anlama açısından son derece önemli kavramdır.

İslâm’da ‘şirk’ kavramı; bâtıl dinleri ve Allah’tan başka ilâh bulanların kafa yapılarını, aynı zamanda onların yanlışlarını değerlendirmek üzere kullanılır.

‘Şirk’; Tevhid dini dışında kalan bütün ilâh inançlarını anlatan anahtar bir kavramdır. İnsanın, fıtratından gelen inanma ve ibadet etme ihtiyacını karşılarken düştüğü yanlışlığı, hakk’tan yüz çeviren insanın içindeki kaosu, inanma adına insanların sahiplendikleri câhilliği anlatmaktadır.

‘Şirk’; insan zihninde bir sapmayı ve sıkıntıyı ifade etmektedir.

Tevhid hakikatinden sapan kimselerin, kendi kendilerine düştükleri açmazları, sürüklendikleri yanlışları ve bunun sonucu olarak yaratılış kanununa aykırı düşmeleri böylelikle ortaya konmaktadır.

İslâm’a göre ‘şirk’; Allah’a, zâtında (sayı olarak), sıfatlarında veya fiillerinde (yapıp etmelerinde) ortak tanımaktır.

Şirk olayı, Allah’ın dışındaki herhangi bir şeyi, bir varlığı, bir kişiyi, bir gücü veya başka bir şeyi Allah gibi zannetmenin mantığıdır. 

Şirk koşmak salt bir inkâr olayı değildir. Şirk koşan müşrikler inançsız insanlar değildir. Aksine inanan, ama yanlış inanan, Tevhîd’e aykırı inanan ve Allah’ın yanında başka varlıklara da ilâh (tanrı) diye tapınan kimselerdir.

 

-Kur’an’da şirk

Kur’an’da şirk kavramı aynı kökten türeyen isim ve fiillerle bir çok âyette geçmektedir.

Kur’an’da Allah’ın varlığı ve birliği yani Tevhid inancı bir çok âyette açıklanıyor. Zaten İslam Tevhid dinidir. Bunun yanında herhangi bir şeyin O’nun tanrılığına ortak koşulmaması, sadece O’na kulluk edilmesi, ancak O’ndan yardım istenmesi ve O’na sığınılması (Ra‘d 13/36. Kehf 18/110. Cin 72/20),

şefâatin ancak Allah’tan beklenmesi (Yûnus 10/3. Zümer 39/44) emrediliyor.

Kur’an, varlık ve oluşumları Allah’ın varlığını ve birliğini kanıtlayan belgelerden sayıyor. İnsanlara düşen bu varlıklara değil onları yaratan ve yöneten Allah’a secde etmektir. (Fussılet 41/37)

Müşrikler cin ve melek gibi görünmeyen varlıklara tanrılık vermişler, bunları Allah’a oğullar ve kızlar diye nisbet etmişlerdir. Allah (cc) bu vasıflardan münezzehtir. (En‘âm 6/100-101)

Kur’an, bazı müşriklerin ulûhiyyet (tanrılık) nisbet edip tapındıkları varlıkları cismen temsil eden putları ismen sayıyor (Necm 53/19-20. Nûh 71/23) ve reddediyor.

İslam kültüründe putlar için; ilâh, sanem, vesen, timsâl (heykel), ünsâ (dişi, güçsüz) gibi kelimeler kullanılmıştır.

Kur’an, müşriklerin Allah’a ortak koştukları putlar kimseye faydası veya zararı dokunmayan (Mâide 5/76. Yûnus 10/18, 106),

hiç bir şey yaratmayan ve kendileri yaratılmış olan (A‘râf 7/191-192),

kendilerine bile fayda veya zarar veremeyen (Ra‘d 13/16),

yaşatmaya ve hayata son vermeye, ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen (Furkān 25/3),

hepsi bir araya gelse bir sinek bile yaratamayan, hatta sineğin kendilerinden kaptığı bir şeyi geri alamayacak kadar âciz varlıklar (Hacc 22/73) diye nitelenir.

Müşrikler putlara kendilerini Allah’a yaklaştırmaları (Zümer 39/3),

Allah katında şefaatçi olmaları (Yûnus 10/18) için taptıklarını ve atalarının da aynı yolu izlediğini söylüyorlardı. (Nahl 16/35. Zuhruf 43/20-22)

Kur’an’da müşriklerin atalarını taklit ederek akıllarını kullanmamalarını,

zannî bilgilerle hareket etmeleri,

Allah adına yalan söylemelerin, (Yûnus 10/66. Zümer 39/60) kınanıyor. (Bkz: Sinanoğlu, M. TDV İslâm Aksiklopedisi, 39/193-198)

 

-Kur’an’da şirkin benzerleri

Allah’ın ilahlığına ortak tanıma, bulma anlamındaki şirkin muhtevası Kur’an’da; küf’/küfüv, misl, velî/vâli, nid (endâd), şefi’, şehîd, adl kelimeleriyle anlatılıyor.

Küf’/küfüv; denk, benzer demektir.

De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.” (İhlâs  112/1-4)

Nidd (çoğulu: endâd); özünde benzeyen, ortak demektir.

“O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın.” (Bekara 2/22)

Şefî‘; şefaatçi, ilâh olarak yardım edici, koruyucu.

Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur’an ile) uyar.” (En’âm  6/51. Ayrıca bkz:  Mü’min  40/18.En’âm  6/70. Yûnus  10/3. Secde  32/4)

Şehîd; yardımcı, her şeye şahit olan. “... Şüphesiz Allah her şeye şâhittir.” (Nisâ  4/33)

O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şâhit olarak Allah yeter.” (Fetih  48/28. Ayrıca bkz: Nisâ  4/79, 166. Yûnus  10/29. İsrâ  17/96. Ahzâb  33/55)

Misil; eş, benzer, misli demektir.

“O, gökleri ve yeri yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu sûretle sizi üretiyor. O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (Şûrâ 42/11)

Velî/vâlî; dost, efendi, yardımcı, bazen şefi’ ile birlikte:

“Allah, gökleri ve yeri, ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan sonra da Arş’a kurulandır. Sizin için O’ndan başka hiçbir dost, hiçbir şefaatçi yoktur. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?” (Secde  32/4. Ayrıca bkz:  En’âm  6/70. Yûnus  10/3 )

“Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter.” (Nisâ  4/45)

“Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (A’râf  7/3. Ayrıca bkz. Nisâ 4/75, 89, 123, 173. En’âm  6/14. Hûd  11/20, 113. Ra’d  13/16. Meryem  19/5. Şûrâ  42/6. V.d.)

Adl; fiil olarak; denk, eşit tutmak, adâlet; eş, benzer, misil, bir şeyin karşılığı demektir.

“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar.” (En’âm 6/1)

“... Allah'ın yanında başka bir tanrı mı? Hayır; onlar taptıklarını Allah'a eşit tutan bir millettir.” (Neml  27/60. Ayrıca bkz: En’âm  6/150 A’râf  7/159, 181)

 

-Hadislerde Şirk

Şirk hadis kaynaklarında da genişçe yer almaktadır. Özellikle iman bölümlerinde şirke çok sayıda atıf yapılmaktadır.

Çeşitli hadis rivâyetlerde şirk sayılan inanç ve telakkiler, müşriklerin vasıfları ve âhiret hayatındaki durumları açıklanmakta,

iman en üstün itaat, şirk ise en büyük günah diye nitelendirilmektedir. (Buhârî, Edeb/6. Müslim, Îmân/141-145. Tirmizî, Tefsîr/18/7. Nesâî, Tahrîm/4)

Allah’ın kulları üzerindeki hakkı şirk koşmadan sadece O’na ibadette bulunmaktır. (Müslim, Îmân/49, 50)

Peygamber (sav) Tevhide aykırı inanç ve tavırlara yol açabileceği kaygısıyla ilk dönemlerde mezar ziyaretini bile yasaklamıştı. Daha sonra buna ve onların korunmasına izin verdi ama mezarlıkların ibadet yeri hâline getirilmesini menetmişti. (Ebû Dâvûd, Cenâʾiz/68)

Bir hadiste Allah’tan başka herhangi bir şey üzerine yemin edilmesinin şirk sayıldığı da belirtiliyor. (Ahmed b. Hanbel, 1/47. Bir benzeri:  (Tirmizî, Nüzûr/8)

Allah’dan sonra en fazla Rasûlüllah sevilir (Âl-i İmrân 3/31-32), ona itaat edilir (Nisâ 4/80),

ancak onun hiç bir ilâhî özelliği yoktur. (Âl-i İmrân 3/79-80. Mâide 5/116-117. Kehf 18/110)

Hîre halkının kendi liderlerine secde ettiklerini gören Kays b. Sa‘d, herhâlde Rasûlullah’ın secde edilmeye daha lâyık olduğunu düşündüğü için  bunu kendisine teklif etmiş. O “Allah’tan başkasına secde edilemeyeceğini” belirterek bunu kesinlikle yasaklamıştır. (Ebû Dâvûd, Nikâh/40)

O (sav); “Hıristiyanların Meryem oğlu Îsâ’yı insan üstü niteliklerle övdüğü gibi siz de beni övmeyin. Ben sadece Allah’ın bir kuluyum. Benim için Allah’ın kulu ve rasûlü deyin” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, 1/23, 24, 47, 55. Buhârî, Enbiyâ/48. Dârimî, Rikāk/68) (Bkz: Sinanoğlu, M. TDV İslâm Aksiklopedisi, 39/193-198)

 

-Şirk ve küfür ilişkisi

‘Şirk’ olayının ‘küfr’ olayı ile birlikteliği vardır. Aslında ‘şirk’ de bir tür inkârdır. Hakk’tan gelen gerçeğin üzerini örtmektir (küfürdür).

Ancak ‘küfr’ kelimesi ‘şirk’e göre biraz daha kapsamlıdır. ‘Küfr’ kavramı bütün inkârcıların eylemini ifade ederken,

‘şirk’ Yaratıcıyı kabul ediyor görünürken; O’na ortak koşmayı, birden fazla ilâh edinmeyi, bir şeye Allah’ın özelliklerini vermeyi anlatır.

Kur’an; Allah’a şirk koşanların da, O’nu inkâr edenlerin sapıklık içinde olduklarını belirtiyor.

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاءُ وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيداً

“Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.” (4 Nisâ/116)

Kâfir, Allah’ı doğrudan inkâr eder, müşrik ise, Allah’ın varlığına iman ettiği hâlde, O’nun ilâhlık ve Rabb’lik sıfatlarına başkalarını da ortak eder.

Allah’a şirk koşmanın küfr olduğu konusunda hiç bir şüphe yoktur.

Müşrikler özellikle Allah’ın ilâhlık sıfatını kabul etmemekte, bu ilâhlığı başka varlıklara vermektedirler.

Müşriklerin durumunun tasvir edildiği âyetlerde şirkin küfür olduğu belirtilmektedir. (meselâ bk. Âl-i İmrân 3/151)

Ehl-i kitap, Sâbiîler, Mecûsîler ve müşrikler küfre düşen gruplardır. (Hac 22/17. Beyyine 98/1, 6).

Yahudilerin Üzeyr’i, hıristiyanların Mesîh’i Allah’ın oğlu saymaları (Tevbe 9/30) ve Mesîh’e tanrılık nisbet etmeleri küfür olarak niteleniyor.

 

-Şirk’in mahiyeti

İslâm’a göre ‘şirk’; Allah’a zâtında, sıfat ve tasarrufunda ortak tanıma eylemi veya inancıdır.

Şirk koşmak salt bir inkâr olayı değildir. Bunun altını çizmek gerekiyor. Şirk koşan müşrikler inançsız insanlar değildir. Aksine, inanan ama yanlış inanan, Tevhide aykırı inanan ve Allah’ın yanında başka varlıklara da ilâh diye tapınan kimselerdir.

Bu da üç şekilde karşımıza çıkmaktadır:

Birincisi; birden fazla tanrıya inanmak, yani O’nun gibi ilahlar olduğunu sanmak,

İkincisi; Allah’a ait sıfatları yaratılmışlara,

Üçüncüsü; ya da varlıklara ait sıfatları Allah’a nisbet etmektir. Her üç durum da haksızlık ve zulümdür.

Şirk olayını ve müşrikleri hakkıyla tanımak için bu üç vurguya dikkat etmek gerekir.

Bunda iki büyük hata ve zulüm vardır. Birincisi, yaratıkları, ya da insan eliyle yapılan şeylere tanrılık verme ve Allah’tan rol çalma hatası.

İkincisi; Allah’ı yaratılmışlar gibi düşünmek hatası. Bunda da Allah’a rol biçme, O’nu kendine göre tanımlama, ya da yetkilerini belirleme sapıklığı söz konusudur.

İnsanlar, Tevhîd’ten uzaklaştıkça, din adına bir sürü hurâfeler, kendi kafalarından tanrılar uydururlar.

O tanrılara kendileri şekil verirler,

onların yetki alanlarını kendileri belirlerler,

sonra da onlara yine kendi kafalarına göre tapınırlar.

 

-Şirk gerçeği

Kur’an, şirk üzerinde ısrarla durmaktadır. Kur’an ve Rasûlüllah’ın mücadelesi daha çok şirk inancına ve müşriklere karşıdır.

Tarihen sabittir ki insanlardan bazıları ‘şirk dini” dediğimiz politeist inançlara sahip olmuşlar, birden fazla tanrı ve onların adına putlar ve ibadetler uydurup tapınmışlardır.

Tarih boyunca dinsiz toplumlardan çok şirk koşan toplumlarla, ateist insanlardan çok müşrik insanlarla karşılaşıyoruz.

Bazı kişi ve toplumlar baslangıçta Tevhid’e bağlı iken zamanla çeşitli sebeplerle şirk’e düştüler, dinlerini  bozdular ve yanlış bir şekilde inanıp din adına ilâhlar, ilkeler, törenler, âyinler ve ibadet türleri uydurdular.

Bir tespit: Esasen inanma ve yüce bir kudretin önünde kulluk yapma, yahutta yüce bir güçten yardım isteme ihtiyacı bütün insanlarda vardır. İnsanın fıtratı böyledir. Yaşamak için suya, yemeğe, havaya muhtaç olan insan, inanmaya, inandığı ilâha kulluk etmeye de muhtaçtır. 

Peygamberlerin davetlerinden uzaklaşanlar veya Tevhid’i bilmeyenler, her ne kadar yerin ve göklerin bir sahibi, yağmuru yağdıran, dünyayı yaratan ve yöneten bir ilâhın olduğunu kabul etseler de; farklı tanrılar bulurlar.

Hayatlarına ilişkin konulard kendi hevâlarına uyarlar.

Bazıları güç odaklarını tanrılaştırırlar.

Bazıları ya güç odaklarından veya tabiat kuvvetlerinden yardım alabilmek, ya da şerlerinden korunmak için onları yüceltir, gidererk tanrılık verirler.

Kimileri de bu tapındıkları ilâhları kendileriyle asıl Yaratıcı arasında bir aracı kabul ederler.

İnsanın içi boşluk kabul etmez. Hak dini bilmeyenler, beğenmeyenler o ihtiyacı karşılamak için ya kendileri din/tanrı uydurur, ya da atalardan gelen dine/tanrıya tabi olurlar.

 

-Şirk, Allah’ın hakkını gasptır

Şirk, Allah’a ait rububiyet ve uluhiyyet hakkını başka nesnelere vermektir.

Bunda hem Allah’ın hakkına tecavüz var, hem de ilâhlık verdikleri nesneleri layık olmadıkları makama çıkararak onlara haksızlık var.

-Müşrikler tanrılarını Allah’ı sever gibi, hatta daha fazla severler.

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَتَّخِذُ مِن دُونِ اللّهِ أَندَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّهِ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَشَدُّ حُبّاً لِّلّهِ ...

“İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise çok daha fazladır...” (Bekara 2/165)

Kimileri, herhangi bir şeyi çok büyük/korkuç güçlü farzederek ilâh gibi inanır. Allah’tan fazla ondan korkar, Allah’tan fazla ona değer verir. Hak dinin hükümlerine aldırmaz; ama tanrılarından geldiğini zannettiği şeylere itibar eder. 

 

-Puta/putlara tapmak şirktir

Kur’an cahiliyye araplarının putlara tapınmasına şirk diyor.

 أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّى {19} وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى {20} أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنثَى {21} تِلْكَ إِذاً قِسْمَةٌ ضِيزَى {22} إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنفُسُ وَلَقَدْ جَاءهُم مِّن رَّبِّهِمُ الْهُدَى {23}

“Gördünüz mü o Lat ve Uzza'yı? Ve üçüncüleri olan ötekini, Menat'ı. Demek erkek size, dişi O'na öyle mi? O zaman bu, insafsızca bir taksim! Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir.

Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar.

Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.” (Necm 53/19-23)

 

-Allah’a O’na çocuk isnat etmek şirktir

Zira burada yaratığı tanrılaştırmak söz konusudur.

وَجَعَلُواْ لِلّهِ شُرَكَاء الْجِنَّ وَخَلَقَهُمْ وَخَرَقُواْ لَهُ بَنِينَ وَبَنَاتٍ بِغَيْرِ عِلْمٍ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يَصِفُونَ

“Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa ki onları da Allah yaratmıştı. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Haşa! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir.” (En’am 6/100)

أَيُشْرِكُونَ مَا لاَ يَخْلُقُ شَيْئاً وَهُمْ يُخْلَقُونَ {191} وَلاَ يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْراً وَلاَ أَنفُسَهُمْ يَنصُرُونَ  

“Kendileri yaratıldığı halde hiçbir şeyi yaratamayan varlıkları (Allah'a) ortak mı koşuyorlar? Halbuki (putlar) ne onlara bir yardım edebilirler ne de kendilerine bir yardımları olur.” (A’raf/191-192)

Bu yanlışlık kulların Allah’a ait ilâhlığı ve Rabbliği yeterince anlamamalarından kaynaklanmaktadır.

مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ

“Allah’ı gereği gibi takdir edemediler.” (Hacc 22/74)

 

-Şirk en büyük zulümdür

وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ 

“Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti.” (Lukman 13/13)

Neden?

Zulüm, hem ‘nûr’un zıddı olarak karanlık; kötülük, haksızlıktır, korku kaynağıdır, hem de hakkı asıl sahibine değil de bir başkasına vermek, eşyayı ait olmadığı yere koymaktır.

Bir ve tek olan Allah’ın hakkını başkalarına verme yanlışlığıdır. Bu da haksızlıktır.

Bazıları ise bizzat kendileri bu hakkı gasbederler, tanrılığa yeltenirler. Bunlara Kur’an ‘tağut’ diyor. (Nisâ/51, 60. Nahl 16/36. Zümer 39/17) Bunun tipik örneği firavundur.

Kim, böylelerine inanır, onların ilkelerini mutlak uyulması gereken ilkeler kabul ederse, onları ilah haline getirmiş olur.

Bu da şirkin başka bir çeşididir.

 

-Şirk Allah’ın asla bağışlamayacağı en büyük günah, doğru yoldan sapma (Nisâ 4/48, 116)

 

-Şirk sorundur

Şirk inancı insana, güveni değil korkuyu ve güvensizliği, saadeti değil şekaveti, adaleti değil zulmü, salahı değil fesadı kazandırır.

Kur’an müşriklerin huzursuzluk içinde olduklarını şöyle anlatıyor:

حُنَفَاء لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ وَمَن يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاء فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ أَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ

“Kim Allah’a şirk koşarsa sanki o gökten yere düşmektedir de kuşlar onu didik etmektedir veya rüzgâr onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.” (Hacc 22/31)

 

-Şirk inancının bir temeli yoktur

Kur’an Allah hakkında şöyle diyor:

بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنَّى يَكُونُ لَهُ وَلَدٌ وَلَمْ تَكُن لَّهُ صَاحِبَةٌ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ وهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

“O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. O'nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O'dur.” (En’am 6/101. Ayrıca bakınız: En’am 6/164. 10 Yûnus 10/68. İsrâ 17/111. Furkan 25/2)

Şirk’in sağlam bir temeli yoktur. Müşrikler bile sıkıştıkları zaman âlemlerin Rabbi Allah’a sığınırlar.

 قُلْ مَن يُنَجِّيكُم مِّن ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةً لَّئِنْ أَنجَانَا مِنْ هَـذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ 

“De ki: Karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) sizi kim kurtarır ki? (O zaman) O'na gizli gizli yalvararak "Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun şükredenlerden olacağız" diye dua edersiniz.” (En’am 6/63. Yûnus 10/22)

 

-Şirk inancı tutarsızdır

لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ

“Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş'ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” (Enbiyâ 21/22) 

 

-Şirk inancı sahibini desteksiz ve yönsüz bırakır

Müşrikler Allah ile bağlarını kopardıkları için haktan ve adâletten de uzak kalırlar, yanlış hüküm verirler.

Hatta şirk inancı onlara çocuklarını öldürmeyi bile güzel gösterebilir.

وَكَذَلِكَ زَيَّنَ لِكَثِيرٍ مِّنَ الْمُشْرِكِينَ قَتْلَ أَوْلاَدِهِمْ شُرَكَآؤُهُمْ لِيُرْدُوهُمْ وَلِيَلْبِسُواْ عَلَيْهِمْ دِينَهُمْ وَلَوْ شَاء اللّهُ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ

“Bunun gibi ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını (kızlarını) öldürmeyi hoş gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyle ise onları uydurdukları ile başbaşa bırak!” (6 En’am/137)

Allah’tan başka yaratıcı, öldürücü, mutlak tasarruf sahibi, sınırsız güç sahibi, sevilen ve ibadet eder gibi itaat edilen, hükmüne –Allah’ın hükümlerine aykırı olarak- boyun eğilen her şey şirk inancıdır.

 

-Şirk’e düşenler hiç bir zaman;

“Allah (cc) evreni şu kadar ortakla-yardımcı ile idare ediyor” demiyorlar. Onlar, yaptıklarının şirk olduğunu belki de kabul etmezler. Hatta bazıları İslâm’a ve Kur’an’a saygı duyduklarını bile söylerler.

-Allah (cc) şirk günahını affetmez

Kur’an’ın haber verdiğine göre Allah (cc) şirk koşma dışında kalan günahlardan dilediğini bağışlar. Çünkü şirk, kulun işlediği çok ciddi bir cürümdür. (Nisâ 4/48, 116)

Yarın hesap gününde onlar affedilmeyi, merhamet olunmayı istedikleri zaman onlara “hani dünyada iken ortak koştuklarınız, çağırın bakalım” denecek. Ama ortak koştukları şirk unsurları onlara asla yardım edemeyecekler. (En’am 6/23. Nahl/27. Kehf 18/52)

Hatta o şirk koştukları şeyler müşriklere ‘siz yalancılarsınız’ diye cevap verecekler ve Allah’a teslim olduklarını söyleyecekler (Nahl 16/86-87), onlar bile Allah’a yaklaşmaya vesile ararlar. (İsrâ 17/57)

 

-Şirkin çeşitleri  

Şirk olayını üçe ayırmamız mümkündür: 

Birincisi; Ulûhiyette şirk. Allah’a ortak koşmak, başka bir varlığa tanrısal güç vermek veya tanrının yapabileceği bir şey istemek. Ya da ibadeti Allah’ın dışında başkalarına yapmak.

İkincisi; Rubûbiyette şirk. Allah’ın ortağı olduğunu iddia etmektir ki bu, en büyük inkâr ve küfürdür. Sıfat ve fiillerini başkasına vermektir, ya da varlıklara ait noksanlıklrı ona nisbet etmektir. (Sebe’ 34/22)

Bu şirk daha çok ‘tesbih’ inancıyla reddedilir.

Üçüncüsü; Gizli şirk: Bu da ibadette başkalarının da rızasını hesaba katmaktır. Böyle bir tavır riyâ ve münafıklıktır ama şirk olabilir.  

İslâm âlimleri şirk’i şu grublara da ayırmışlardır:

1-Şirkü’l-istiklâl; birbirinden ayrı iki ilâhın varlığını kabul etmek,

2-Şirkü’l-tad’ib; bir Allah’tan kaynaklanan üç ilâhın varlığına inanmak (hırıstiyanların üç ilâh inancı gibi),

3-Şirkü’t-takrib; Allah’a yaklaştıracakları zannıyla putlara tapınmak,

4-Şirkü’l-taklid; atalarının batıl inançlarnı aynen sürdürmek, atalar dinine –batıl da olsa- inanmak.

5-‘Şirkü’l-ağraz’ “Allah acaba ne der yerine, insanlar acaba ne der?” diyerek Allah’ın hükmünü bir tarafa atmak

 

-Şirke düşme sebepleri

İnsanların şirke düşme sebepleri söyle özetlenebilir:

1-Aklı kullanmamak, Allah’ı yeterince tanımamak,

2-Cahillik, Allah’ı ve O’nun tasarruflarını bilmemek,

3-Allah’ı insan gibi sayma yanlışlığı,

4-Hevâ ve heveslere uyma hastalığı ve onları ilâhlaştırma,

5-Firavun gibi kibirlenerek tanrılık taslama,

6-Atalardan kalma her şeyin doğru olduğuna inanma veya topluma uyma yanlışlığı,

7-Zenginlik ve refahla şımarma anlayışı,

8-Şeytanın insanı teslim alması.

 

-Şirkin yeni görüntüleri

Şirk, bir anlamda Allah’a ait özellikleri gasbetmek veya onları hak etmeyenlere vermektir. Bu da Allah’ın rabbliği, melikliği, ilâhlığı, hakimiyeti gibi konularda olur.

İnsanların şirk koşması elbette Allah’ın rabbliğine zarar vermez.

Ancak şirk dininin ve müşriklerin güçlü olduğu yerlerde ‘fesat’ yaygınlaşır.

Çağımızda yepyeni şirk örnekleri gelişmiştir. Eski şirk çeşitlerine yenileri ilave olmuştur.

Şimdilerde atalar dini, eskiden beri devam eden putçuluk, falcılık, kurtarıcı liderlik, siyasal güçler, mezarda yatan ölüler, spor kulüpleri, ikon (put) hâline getirilen sevgililer, dünya çıkarları, makamlar, heykeller ve ölümlü kişiler birer şirk aracı haline getirilmiştir.

Allah’a inandığını söyleyen niceleri, O’nun Rabliğini göklere gönderirken, O’nun yalnızca göklere karışmasını isterken, kendi hayatına ve toplum hayatına başkalarının ilkelerini daha uygun görmekte, Allah’ın peygamber aracılığıyla gönderdiği ölçülere aldırış etmemektedirler.

Bir kişinin veya bir siyasal gücün ilkelerini Allah’ın hükümlerinin önüne getirebilmektedirler.

Çok üstün sandıkları bazı kişilere ve şeylere Allah’tan ve O’nun hükümlerinden daha fazla değer vermektedirler.

Bazıları Tevhid dinine inandıklarını söyledikleri halde ölmüş veya yaşayan bazı kişilerin Allah’ın yapacağı işleri yapabildiklerine, evreni veya evrendeki bazı olaylarını yönettiklerine, mezarınlarına kalkıp çeşitli şekillerde yardım ettiklerine inanırlar.

(Şirk konusunda bkz: Ece, H. K. İslamın Temel Kavramları, s: 652)

Şirk şüphesinin ilacı genelde Kur’an,pek çok âyetin yanında İhlas ve Kafirun Sûreleridir.

Peygamber (sav) mü’minlere şöyle dua etmelerini tavsiye ediyor:    

“Bile bile şirk koşmaktan Allah’a sığınırım, bilmediklerimden de Senden af dilerim”. (Ebû Dâvud, Edeb/102)

Evet, tekrar söylemek gerekir ki, kendini Allah’tan mahrum edenler, mutlaka başka ilâhlar (tanrılar) bulacaklardır. Böyleleri putlarını kendi yaparlar, sonra da yaptıkları putlara ibadet ederler.

İşte ‘şirk’ inancı insanı bu noktaya götüren bir mantıktır.

İnsanların Allah’ın dışında buldukları bütün tanrı figürleri, ya da tanrı özelliği verdikleri her şey birer ‘şirk’ unsurudur.

 

-Gizli şirk

Peygamberimiz (sav) mü’minleri hem açık şirktan hem de ‘gizli’ şirk’ten sakındırmaktadır. (İbni Mâce, Zühd/21 no:4204. Müslim, Fedâʾil/30. Ahmed b. Hanbel, 4/428)  

Şunu da ilave ederek diyor ki: “Dikkat edin ben size onlar (müslümanlar) Güneşe, aya tapacaklar demiyorum, ancak onlar amellerini Allah’tan başkası için yapacaklar.” (İbni Mâce, aynı yer no: 4205)

“Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) bir gün: “Hüzün kuyusundan Allah'a sığının!” buyurdu. Oradakiler:

“Ey Allah'ın Resûlü! Hüzün kuyusu da nedir?” diye sordular.

“O, dedi, cehennemde bir vâdidir; cehennem, o vâdiden her gün yüz kere Allah (c.c)'a sığınma taleb eder.”

“Ey Allah'ın Resûlü! denildi, oraya kimler girecek?”

“Oraya dedi, amellerinde riya yapan kurrâlar girecektir!...” (İ. Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, 7/310-311)

Gizli şirk’te, Allah için yapılması gereken ibadeti baþkaları için yapma, Allah’tan beklenmesi gereken karşılığın başkasından beklenmesi yanlışlığı  vardır.

Kur’an bu durumu şöyle açıklıyor:

قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَداً 

“Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa artık salih amel işlesin ve Rabbine (yaptığı) ibadette hiç kimseyi şerik (ortak) tutmasın.” (Kehf 18/110)

İbadetlerine Allah’tan başkasını ortak eden kişinin şirkiyle baş başa kalır. (Müslim, Zühd/46)

 

B-MÜŞRİK

-Müşrik kime denir?

‘Müşrik’, ‘eşreke/ortak koşmak’ fiilinin ism-i failidir ve ‘şirk koþan’ demektir.

Yukarıda geçtiği gibi insanlar tarih boyunca ya tevhid dini üzerinde, ya da şirk dini üzerinde olmuşlardır, ya Tevhide gönül veren ‘muvahhid’ler, ya da şirke iman etmiş müşrikler olmuşlardır.

Müşrik, açıktan açığa Allah’a sıfatlarında ve fiillerinde ortak koşan kimsedir. O görünüşte Allah’ın varlığını kabul etmektedir. Ama ya birden fazla ilâha inanır, Allah’ın fiillerini başka ilâhların da, başka şeylerin de yapabileceğini kabul eder.

Müşrik, Kur’an dilinde iki ayrı anlama gelir. Biri açık (zahiri), diğeri de gerçek (hakiki)tir.

Açıktan müşrik, çok açık bir şekilde Allah’a ortak koşan, birden fazla ilâhın olduğuna inanan kimsedir. 

Gerçek (hakiki) müşrik, Tevhid dinini tanımayıp, İslâmı kabul etmeyen bütün gayri müslimlerdir.

Buna göre hırıstiyanlar ve yahudiler de müşriktir.

Çünkü hırıtiyanlar; Hz. İsa’ya, Yahudiler; Hz. Uzeyr’e Allah’ýn oğlu demektedirler. Onlar tek Allah inancını benimseler bile gerçekte müşriktirler. (Hacc 22/17) İslâmın iman esaslarını kabul etmedikleri için mutlak anlamda müşrik olurlar.

Hatta Kur’an, kitap ehline bazen ‘kâfir’ (inkârcı) bile demektedir.

Şu âyette olduğu gibi:

مَّا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلاَ الْمُشْرِكِينَ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْكُم مِّنْ خَيْرٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَاللّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَن يَشَاءُ وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ 

“(Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.” (Bekara 2/105. Ayrıca bakınız: Beyyine 98/6)

 

-Müşriklerin özellikleri

Kur’an, inkârcılara bazen kâfir, bazen de müşrik demektedir. Bu onların tavırlarına göre bir isimlendirmedi.

Esasen inkâr açısından ikisi arasında fazla bir fark bulunmamaktadır.

Kur’an, müşrikleri tanıtırken, yalnızca Firavuna iman edenleri, Hz. Muhammed’e karşı çıkan Mekkeli müşrikleri değil; hem onları hem de zamanlar boyunca olabilecek bütün müşriklerin özelliklerini tanıtıyor.

1-Yeryüzünün ve insan iradesinin dışındaki bütün oluşumlara ait tasarruf Allah’ın elindedir. Müşrikler, bu tasarruf  hakkını putlarına verirler.

2-İnsanları Allah’ın kullarıdır. İbadet de yalnızca Allah’a yapılır. Ama müşrikler Allah’tan başkasına kulluk yaparlar. 

3-Müşrikler, kendi hevâ ve heveslerine, insanlar adına, bir ulus ve ideoloji adına hükümler koyarlar ve bunlara kalpten bağlanırlar, Allah’ın hükümlerini bir tarafa atarlar. 

4-Müşrikler Allah’ın helâl ve haram ölçülerini kabul etmezler. Onun yerine kendi arzusuna göre helâl ve haram ölçüleri koyanlar. (Tevbe 9/31)

5-Allah’a sıfatları varlıklara veya insanlara verirler.

6-Şirk en büyük zulümdür, öyleyse müşrikler aynı zamanda zalimdirler. (Lukman 31/13)

7-Müşrikler gerçek ilme değil zanna (sanrıya) uyarlar. 

8-Onlar sıkışınca Allah’a dua eder, yalvarırlar, ama rahata ve refaha kavuşunca Allah’ın âyetlerinden yüz çevirirler.

وَإِذَا مَسَّكُمُ الْضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَن تَدْعُونَ إِلاَّ إِيَّاهُ فَلَمَّا نَجَّاكُمْ إِلَى الْبَرِّ أَعْرَضْتُمْ وَكَانَ الإِنْسَانُ كَفُوراً 

“Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O'ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi kurtarıp karaya çıkardığında, (yine eski halinize) dönersiniz. İnsanoğlu çok nankördür.” (İsrâ 17/67)

9-Putlarını, yani Allah’a eş koştukları şeyleri çok severler, onlara candan bağlıdırlar. (Saffât 37/35-36)

10-İslâmın tekliflerini çok ağır, yapılamaz, çağdışı bulurlar. (Şûrâ 42/111)

11-Onlar mü’minleri sevmezler, devamlı düşmanlık beslerler.

12-Onlar dünyaya aşırı bağlıdırlar. (Bekara 2/96) 

13-Allah (cc), yanlış ve sapıklığa düşmeleri sebebiyle devamlı bir tedirginlik ve korku içerisindedirler. (Nisâ 4/48, 116)

سَنُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُواْ الرُّعْبَ بِمَا أَشْرَكُواْ بِاللّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَاناً وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِمِينَ 

“Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaları sebebiyle, kafirlerin kalplerine yakında korku salacağız. Gidecekleri yer de cehennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür!” (Âli İmran 2/151)

14-Onlar, âhiret hayatına inanmadıkları için hep dünyada kalmak isterler, ölmekten korkarlar. (Bekara 2/96) Ölüm ve âhiret hayatından bahsedilmesinden hoşlanmazlar.

15-Peygamberlerle ve inananlarla alay ederler. (Hûd 11/38. Yâsîn 36/30)

16-Kendilerine yapılan tebliğe ve İslâmî davete karşı büyüklük taslarlar. (Sâffât 37/35. Câsiye 45/8-11),

17-Eleştirildikleri konularda atalarını taklit etmeyi mazeret gösterirler. (Bekara 2/170-171. Lokmân 31/21)

 

-Şirk koşmadan ölenlerin affedileceği umulur

Kur’an şirk üzere ölenlerin kesinlikle cehennemlik olduğunu söylüyor.

لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُواْ اللّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ إِنَّهُ مَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّهُ عَلَيهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ 

“Andolsun ki "Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler kafir olmuşlardır. Halbuki Mesih "Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur" demişti.” (5 Mâide/72)

Müslümanlardan şirk koşmadan ölenlerin af edilip cennete konulacağı umulur. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Allah’a ortak koşmadan ölen cennete girer; Allah’a şirk koşarak ölen de cehennemi boylar .” (Müslim, İman/151-152 no: 93-94)

Ebu Zer (ra) in rivâyet ettiğine göre Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:

“Cebrail (as) bana gelerek; ‘Ümmetinden kim Allah’a herhangi bir şeyi şirk koşmadan ölürse çennete girer müjdesini verdi’ dedi. Ben (hayretle) zina ve hırsızlık yapsa da mı? diye sordum. ‘Evet, hırsızlık etse de, zina yapsa da’ cevabını verdi. Ben tekrar: ‘Yani hırsızlık etse, zina yapsa da ha?’ dedim. ‘Evet, bunları yapsa da (Cennete girecktir)’ buyurdu. 

Ben aynı soruyu dördüncü dördüncü defa sorunca; ‘Ebu Zerrin burnu kırılsa (patlasa) da Cennete girecektir’ dedi. (Müslim, İman/153-154 no: 94. Tirmizí, İman/18 no: 2644. Buhârí, Tevhid/33)

Enes (ra) ben Resûlullah’ı (sav) şöyle buyururken dinledim, dedi: “Allah Teâlâ: “Ey âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelsen, fakat bana hiçbir şeyi ortak tutmamış, şirke bulaşmamış olsan, ben de seni yeryüzü dolusu mağfiretle karşılarım” buyurmuştur.” (Tirmizî, Daavât/98)

(Müşrik konusunda bkz: Ece, H. K. İslâmın Temel Kavramları, s: 481)