Takdir fiili, kadr, kaderin Kur'an'da nasıl kullanıldıkları, el-Kadir ve Kadr Gecesi hakkında bir online ders

Hüseyin K. Ece

11 Nisan 2023 –

20 Ramazan 1444

Zaandam

 

83. KADER, KADR ve KADR GECESİ

 

-Kadr kelimesi

Türkçe’de her ne kadar ‘kadir’ denilse de bu Kur’an’da “Leyletü’l-kadr-Kadr Gecesi” şeklindedir.

Ka-de-ra fiili ve bunun türevleri Kur’an’da 132 yerde geçiyor.

Bu fiil şu anlamlarda kullanılmış.

1.Kısmak. Rızkı daraltmak, az vermek anlamında. 

وَاَمَّٓا اِذَا مَا ابْتَلٰيهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبّ۪ٓي اَهَانَنِۚ

“Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise «Rabbim beni önemsemedi» der.” (Fecr 89/16. Ayrıca bkz:  Ra’d 13/26. İsrâ 17/30. Kasas 28/82. Ankebut 29/62. V.d.)

2.Takdîr etmek. Kaddera, takdîr, bir şeyin miktarını açıklamak, bir şeyin şeklini, niteliğini ve ölçüsünü belirlemek,

فَقَدَرْنَاۗ فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ

 “Biz ölçü koyduk (takdîr ettik), Biz ne güzel ölçü koyanız.” (Mürselât 77/23)

Allah her şeyi amacına uygun bir şekilde yarattı, yaratıyor (takdir ettti, ediyor), fıtratını belirleyip hedefine/görevine ya da işlevine doğru yöneltti, yöneltiyor.

سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰىۙ

اَلَّذ۪ي خَلَقَ فَسَوّٰىۙۖ

وَالَّذ۪ي قَدَّرَ فَهَدٰىۙۖ

“Yüce Rabbinin adını tesbih et.Yaratıp uygun şekil veren; O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir.” (A‘lâ 87/1-3)

فَالِقُ الْاِصْبَاحِۚ وَجَعَلَ الَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًاۜ ذٰلِكَ تَقْد۪يرُ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِ

 “O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kıldı. Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir).” (En’am 6/96)

نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ

 “Aranızda ölümü takdir eden O’dur.” (Vakıa 56/60. Ayrıca bkz: Müzemmil 73/20. Abese 80/19. Müdessir 74/18-19. İnsan 76/16)

3.Güç yetirmek.

اَيَحْسَبُ اَنْ لَنْ يَقْدِرَ عَلَيْهِ اَحَدٌۢ

“İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?” (Beled 90/5. Ayrıca bkz: Enbiyâ 21/87. Nahl 16/75-76)

4.Kıymet, değer. Leyletü’l-kadr olarak. Ayrıca, miktar, meblağ, şeref, hürmet vakar manalarında da kullanılır.

 

5.İlâhi plan.

...وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا۠ فَلَبِثْتَ سِن۪ينَ ف۪ٓي اَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلٰى قَدَرٍ يَا مُوسٰى

 “... seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr’a) geldin ey Mûsâ!” (Tâhâ 20/40)

 

6.Zaman, süre.

اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ

فَجَعَلْنَاهُ ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۙ

اِلٰى قَدَرٍ مَعْلُومٍۙ

“Biz sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı? Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.” (Mürselât 77/22)

Yine bu kökten gelen iktidar; bir hükmü uygulamaya güç yetmek, güçlü, yetkili olmak, muktedir, bunları yapabilen demektir. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 595)

وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِي الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ

 Zünnûn’u da hatırla. Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti.” (Enbiyâ 21/87. Bir benzeri: Rûm 30/37)

كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ

“Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması gibi yakaladık.” (Kamer 54/42. Bir benzeri: Kehf 18/45)

el-Kâdir ve el-Kadîr veya el-Muktedir; Allah’ın ismi olarak her şeye kadir olan, sonsuz güçlü, kudretinin sınırı olmayan, kendisinde acizliğin olmadığı Allah demektir.

وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ قَادِرٌ عَلٰٓى اَنْ يُنَزِّلَ اٰيَةً وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

“Dediler ki: “Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!” (Ey Muhammed!) De ki: “Şüphesiz Allah’ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter. Fakat onların çoğu bilmiyor.” (En’am 6/37. Bir benzeri: En’am 6/65. İsrâ 17/99. Yâsîn 36/81)

eni

اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰىۜ بَلٰٓى اِنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

“Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye gücünün yeteceğini görmediler mi? Evet şüphesiz O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. (Ahkaf 46/33)

Allah her şeye kadirdir 45 yerde.

مَا نَنْسَخْ مِنْ اٰيَةٍ اَوْ نُنْسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِنْهَٓا اَوْ مِثْلِهَاۜ اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

“Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?” (Bekara 2/106, Ayrıca bkz: Bekara 2/148. Âli İmran 3/26, 29. Nisâ 4/133. Mâide 5/17. V.d.)

-Kader nedir?

Aynı kökten gelen bir de kader kelimesi var.

Kader de kadr’e benzer. Bunun Kur’an’da “ölçü, miktar, takdir ve güç” anlamlarında kullanıldığını görüyoruz.

“Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. (Bu durumda) -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt’a (geçimlik) verin...” (Bekara 2/236)

Terim olarak kader; “Allah’ın bütün nesne ve olayları ezelî ilmiyle bilip belirlemesidir, takdir etmesi, bir ölçüyle yaratması” demektir. (Yavuz, Y. Ş. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/58)

“Allah’ın buyruğu” düzenlenmiş bir kaderdir.

مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ ف۪يمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُۜ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَرًا مَقْدُورًاۙ

 “Allah’ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere bir darlık yoktur. Daha önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın emri, kesinleşmiş bir hükümdür.” (Ahzâb 33/38)

O’nun katında her şeyin bir planı (mikdâr) vardır.

اَللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ اُنْثٰى وَمَا تَغ۪يضُ الْاَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُۜ وَكُلُّ شَيْءٍ عِنْدَهُ بِمِقْدَارٍ

 “Allah her dişinin rahminde taşıdığını, rahimlerin düşürdüğünü ve alıkoyduğunu bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye göredir.” (Ra‘d 13/8) 

Her şeyin hazineleri O’nun nezdindedir. O her şeyi belli bir ölçüye (kadere) göre indirir.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ

Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.” (Hicr 15/21)

O yağmuru bir kaderle (ölçüyle) indirir.

وَالَّذ۪ي نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً بِقَدَرٍۚ فَاَنْشَرْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتًاۚ كَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ

“O, gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, böyle diriltileceksiniz.(Zuhruf 43/11)

O her şeyi bir kaderle (bir plana göre) yarattı, yaratıyor.

اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ

وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ

 Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık. Emrimiz ancak bir tek emirdir. Göz kırpması gibidir. (Anında gerçekleşir.)” (Kamer 54/49-50)

 

-Kadr;

وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ۜ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا

Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.(Talak 65/3)

وَمَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه۪ۗ وَالْاَرْضُ جَم۪يعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَالسَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَم۪ينِه۪ۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ

“Onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemediler. Bütün yeryüzü, kıyâmet günü O'nun avucundadır; gökler O'nun kudretiyle dürülmüş olacaktır. O, putperestlerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir. (Zümer 39/67)

Dolaysıyla, kadr; gerçekleştirmek, yerine getirmek, şeref (kadru kıymet), takdîr, hüküm, güç, kudret, yücelik gibi anlamlara gelir.

Buna göre Leyletü’l-kadr; kudretli, şerefli, hüküm, kadru kıymet gecesi demek olur.

Zira Allah Kur’an’ı bu gece indirmeyi takdîr etti, onda da emir ve yasakların neler olduğuna hükmetti.

 

-Kadr Gecesi

اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ

وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِۜ

لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍۜ

“Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadr gecesinde indirdik. Kadr Gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadr gecesi bin aydan hayırlıdır.” (Kadr 97/1-3) 

Kadîr değil kadr, zira kadîr, gücü yeten, kuvvet sahibi, takdir eden demektir

Leyletül-kadr Kur’an’ın inmeye başladığı gece. 97. sûrenin adı da Kadr Sûresidir. Bu sûre Leyletü’l-kadr’in fazileti hakkında inzâl oldu.

Sûre Kadr Gecesinin bin aydan hayırlı olduğunu söylüyor. Bunu herkes bilir. Zira çok duyulan bir hakikat.

Ancak yine de “neyin bin aydan hayırlı olduğu” konusunda farklı görüşler. Bazı tefsicilere göre hayırlı olan bu gecede yapılan amellerdir. Bin ay ise içinde Kadr Gecesinin olmadığı diğer aylardır.

Bazılarına göre ise bin aydan hayırlı olan bu gecede yapılan ibadetler değil, gecenin kendisidir. (Taberî, İbni Cerir. Câmu’l-Beyân, 12/653)

Zira âyet bunu açıkça söylüyor. Bize göre de doğrusu bu görüştür. Zira amellere/ibadetlere ne kadar sevap verileceği âyetlerde ve hadislerde ayrıca belirtiliyor.

Ya da Kur’an ile geçirilen zaman, ömür, içinde Kur’an olmayan bin aydan hayırlıdır.

Bin rakamının genel bir rakam ve ‘hayr’ gibi çoğaltmayı anlatan isimden sonra gelmesinden hareketle, bu sayının çokluktan kinâye olduğu da söylendi. (Mevdûdî, 7/187. Maturidî, Te’vîlâtü’l-Ḳurʾân’dan nak. Özervarlı, M. S. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/124-125)

Buna benzer, bir âyette bin yıla tekabül eden (Secde 32/5),

bir âyette de ellibin yıla tekâbül eden (Meâric 70/4) ‘yevm-gün’den bahsediliyor.

Dolaysıyla Kadr Sûresindeki bin yıl çokluktan kinâye olabilir.

Ramazan değerini Kadr Gecesinden, Kadr Gecesi değerini Kur’an’dan alır. Bu geceye Kur’an’ın doğum gecesi diyebiliriz.

“Olundu âleme müjde 

Getirir âlemi vecde 

Ağaçlar ediyor secde 

Mübârek Kadir gecesi

Cümle âlem mesrûr olur

Hep günahlar mağfûr olur

Cümle yer gök pürnûr olur

Mübârek Kadir gecesi.”

“Bil kadrini zîrâ ki bu şehrin şeb-i Kadr’i /

Bîşek sebeb-i mağfiret-i âlemiyandır” Enderunlu Vâsıf (Uzun, M. İ. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/125-127)

 

-Kadr Gecesi ne zaman

Kur’an’ın Kadr gecesinde, Ramazan ayında

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ

“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır...” (Bekara 2/185)

ve bütün hikmetli işlerin kararlaştırıldığı mübarek bir gecede

حٰمٓۜ ﴿1﴾ وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ ﴿2﴾ اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ ﴿3﴾ ف۪يهَا يُفْرَقُ كُلُّ اَمْرٍ حَك۪يمٍۜ ﴿4﴾

“Hâ Mîm. Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız. Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. ” (Duhân 44/1-4)

indirilmeye başlandığı âyetlerle sabit. Sadece Ramazanın hangi günü olduğu belirsiz.

Ancak bu gecenin daha çok Ramazanın son on günündeki tekli gecelerde aranması gerektiğini söyleyen hadisler bir ipucu veriyor.

Aişe (r.anhâ) Peygamber’in şöyle dediğini nakletti: “Kadr gecesini Ramazanın son on gününde, tekli gecelerde arayın.” (Buhârî, F. Leyleti’l-Kadr/3 no: 2017, 2019-2020. Tirmizî’de “tekli geceler” ifadesi yok, Savm/72 no: 792. Muvatta, İ’tikâf/7. Müslim, Sıyâm/40=205-220)

Bazı hadislerde Ramazan’ın 27. gün öne çıksa da bu rivâyetler ihtilaflı olduğu için kesin değil deniliyor. (Müslim, Müsâfirîn/25(179-180) no: 1785-1786, Sıyâm/40(220-221) no: 2777-2778. Ebû Dâvûd, Ramażân/2, 6 no: 1378, 1386. Tirmizî, Savm/72 no: 793) 

Rasûlüllah (sav) Medine dışında değilse, Ramazanın son on günü başladığında dünyalık işleri bırakır ve i’tikafa girerdi.

Abdullah b. Ömer anlattı: “Rasûlüllah Ramazanın son on gününde i’tikafa girerdi. (Buhârî, İ’tikâf/1 no: 2025. Müslim, İ’tikâf/2(2) no: 2781. Bir benzeri: Buhârî, İ’tikâf/14 no: 2041)

Aişe (r. anhâ) anlattı: “Rasûlullâh vefat edinceye kadar Ramazanın son on gününde i’tikâfa girerdi. Onun vefatından sonra da eşleri bunu devam ettirdiler.” (Buhârî, İ’tikâf/1 no: 2026. Müslim, İ’tikâf/2(3-5) no: 2782-2784. Ebû Dâvûd, Sıyâm/77 no: 2461. Bir benzeri: Tirmizî, Savm/71 no: 790. Nesâî, Mesâcid/18 no: 710. İbn Mâce, Sıyâm/59 no: 1771)

Bazı rivâyetlerde Rasûlüllah’ın Kadr Gecesinin vaktini haber vermeye teşebbüs ettiği, ancak o sırada bir konuda anlaşmazlığa düşen iki sahâbînin Rasûlullah’a başvurması üzerine buna fırsat bulamadığı, daha sonra da konunun zihninden silindiği geçiyor. (Buhârî, F. Leyleti’l-Ḳadr/4 no: 2023. Müslim, Sıyâm/40(217) no: 2774. Dârimî, Savm/56) (Uzun, M. İ. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/125-127)

Ebû Saîd el-Hudrî (ra) ise şöyle anlattı: “Biz Rasûlullâh ile birlikte Ramazanın orta on gününde i’tikâfa girmiştik, yirminci günün sabahı olunca eşyalarımızı (evlerimize) taşıdık. Rasûlullâh (bir hutbe irad etti ve) sonra şunları söyledi: “İ’tikâfa girmiş olanlar, tekrar i’tikâf mahallerine dönsünler. Zira bu gece bana Kadr Gecesinin hangi gece olduğu gösterilmişti; fakat sonra unutturuldu. Siz onu son on günde ve tek gecelerde arayın.” (Buhârî, İ’tikâf/1,9,13 no: 2027, 2036, 2040. Bir benzeri: F. Leyleti’l-Kadr/2-3 no: 2015-2016. Müslim, Sıyâm/40(213) no. 2769)

Kadr Gecesinin vaktinin kesin olmaması, müslümanların sadece o geceyi ihya etmelerini önlemek, Ramazan’ın son on gününü ibadet şuuruyla geçirmelerini sağlamak amacına yönelik olmalı…

-Kadr Gecesinin önemi

“Allah’ın insanlara peygamberler vasıtasıyla son hitabı ve nihaî mesajı olan Kur’an’ı indirmesi insanlığın hidâyetinde bir dönüm noktası teşkil ettiği için bu olayın gerçekleştiği gece özel bir anlam taşır.

Kadr gecesinin önemine işaret eden bir hadiste, önceki ümmetlerin uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma imkânına sahip bulunmalarına karşılık müslümanlara Kadir gecesinin verildiği belirtilir. (Muvatta, İ’tikâf/15)

Kadr Sûresinde bildirildiğine göre bu gecede Allah’ın izniyle melekler ve Cebrâil yeryüzüne iner ve gece boyunca yeryüzüne barış ve esenlik hâkim olur.” (Özervarlı, M. S. TDV İslam Ansiklopedisi, 24/124-125)

من صام رمضان ايمانا و احتسابا غفر له ما تقدم من ذنبه. من قام ليلة القدر ايمانا و احتسابا غفر له ما تقدم من ذنبه

Ebu Hureyre Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti: “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan’ı değerlendirirse onun geçmiş günahları bağışlanır. Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Kadr gecesini ihya ederse onun da geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, F.  leyleti’l-kadr/1 no: 2014, Savm/6 no: 1901)

Ebu Hureyre Rasûlüllah’ın şöyle dediğini nakletti: “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Kadr gecesini ihya ederse onun da geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, İman/25,27 no: 35, 38)

Kadr Gecesinde şu duayı çok yapabiliriz.

Aişe (r.anha) Rasûlullâh'a: “Ey Allah’ın elçisi! Kadr gecesinin hangi gece olduğunu anlarsam o gece nasıl dua edeyim?” diye sorunca Rasûlullâh “şöyle dua edersin” diyerek şu duayı öğretmiştir:

“Allâhümme inneke afuvvun tuhibbu’l-afve fa’fu annî: Allahım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de affet.” (Tirmizî, Daavât/84 no: 3513. İbn Mâce, Dua/5 no: 3850. Ahmed b. Hanbel, 1/419, 438, 6/171, 182, 183, 208, 258)

Kadr gecesi özel ibadet, dua, mahya ve özel merasimleriyle Osmanlı toplumunda zengin bir gelenek ve edebiyat meydana getirmiş. Bu geceye “leyle-i Kadr, şeb-i Kadr, şâm-ı Kadr”,

gökten rahmet ve bereketin sabaha kadar yağdığını anlatmak için de “nûr-ı Kadr” dendi.

“Kadir gecesinde doğmak”, “Annesi onu Kadir gecesi doğurmuş” gibi deyimler gelişti. Bu gece doğan çocuklara Kadir ve Kadriye isimlerinin verilmesi gelenek oldu. (Uzun, M. İ. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/125-127)

 

-Kadr Gecesinde neler yapılabilir?

Bu gece çok nafile kılmalı, çok dua etmeli, zikir ve tesbîh cümleleri çok söylemeli. Bunların belli bir sayıda olması gerekmez. Güç yettiği kadar olabilir.

Kur’an okumalı. Kur’an üzerine yoğunlaşmalı. Okuduğumuz yerleri anlamaya çalışmalı. Kur’an vahyinin gelmeye başlamasının ne denli önemli ve hikmetli olduğunu tefekkür etmeli. Bundan dolayı hem sevinmeli, hem de Allah’a ne kadar borçlu olduğumuzu hatırlamalı.

Kadr Gecesi bize, müslümanlığımıza, kulluğumuza, yanlış ve günahlarımıza ayna olmalı. Kur’an’ı ayna gibi önümüze koyup kendimize bakabiliriz, kendimizi hesaba çekebiliriz.

Yapılan hatalardan pişmanlık duyup çok çok tevbe-istiğfar edebiliriz. Bundan sonraki ömrümüzde aynı hataları tekrar etmemeye söz verebiliriz.

Rabbimiz bizi vahiyle, Kur’an ile selâma-esenliğe, barışa, selâmete davet ediyor.

وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلٰى دَارِ السَّلَامِۜ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ ﴿25﴾

“Allah (kullarını) daru’s-Selâm’a (esenlik yurduna) çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir.” (Yûnus  10/25)

Bunu Kadr Sûresinde her zaman, Kadr Gecesinde ise yeniden hatırlatıyor.

Vahyin/Kur’an’ın doğum gecesi fecre kadar selâmdır, esenliktir.

Kur’an’ın daveti, ona uymak, hayatı onunla inşa edip sürdürmek hem dünyada selâm-esenlik, barış, hem de Âhiret sabahında selâm-selâmettir ve “dâru’s-selâm”ı, yani Cenneti hak etmektir.

Kur’an Kadr Gecesi inmeye başladı. İndiği gece fecre kadar nur, aydınlık ve esenliktir.

Kur’an mü’münin hayatına da yavaş yavaş inmeli, karanlıkları aydınlatmak üzere hayatını inşa etmeli.

Hayatını Kur’an ile yaşayanların, yani hayatına Kur’an’ı, onun nurunu indirenlerin Âhireti fecr gibi aydınlık olacaktır.

Bir doğum gününü kutlamak önemlisi ise; öncelikle Kur'an'ın doğum gecesi kutlanmalı:

Doğum günün/gecen kutlu olsun ey Kur'an!

Vahyin esenlik çağrısına cevap vermek duasıyla...

 

-Kadr Gecesi ve tesbîh namazı

Tesbîh namazı dört rekatlık bir namazdır. İçerisinde üçyüz defa "Sühhânallahi velhamdü lillâhi ve la ilâhe illallahu vellalâhu ekber" dendiği için bu adı almıştır.

Tesbîh namazının belli bir vakti yoktur. Kerâhet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir. Bu namazı dört rek’at olarak kılmak mümkün olduğu gibi, iki rek’atın sonunda selâm vermek sûretiyle, ayrı ayrı ikişer rek’at halinde kılmak da mümkündür. (Zuhaylî, V. İslâm Fıkıh Ansiklopedisi, 2/180)

Tesbih namazı hakkında bir kaç hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Dâvûd, Said b. Said’den, o da Ebu Rafi' (r.a)'den rivâyet ettiğine göre; “Rasûlüllah (sav) Abbas bin Abdulmuttalib'e şöyle demiş:

"Ey Abbas! Ey amcam! Sana vermeyeyim mi? Sana bahşetmiyeyim mi? Sana hediye etmiyeyim mi? Senin için (bir şeyler) yapmayayım mı? On şey vardır ki, eğer sen onları yaparsan Allah senin günâhlarının öncekini de, sonrakini de, eskisini de yenisini de, bilmeden yaptıklarını da kasden yaptık­larını da, küçüğünü de büyüğünü de, gizli olanı da açık olanı da bağışlar.

Bu on şey: Dört rek'at namaz kılman ki, bu namazın her rek'atında Fatiha Sûre­sini ve bir (zammı) sûre okursun. İlk rek'atında kıraatı (Kur'anı o­kumayı) bitirdiğinde daha ayakta iken şöyle dersin:

"Sübhânellahi ve'l-ham­dü lillahi ve lâ ilâhe illa'llahu vallahu ekber (Allah kendine yakışmayan her şeyden münezzehtir, hamd Allah'adır, Allah'tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür)."

Bunu onbeş kere söylersin. Sonra rükû’ya varırsın ve bu sözü rükûda iken on kere söylersin.

Sonra rükû’dan başını kaldırırsın ve bu sözü on kere söylersin. Sonra secdeye kapanırsın ve secdede iken bu sözü on kere söylersin. Sonra secdeden başını kaldırırsın ve bu sözü on kere söylersin. Sonra secde edersin ve bu sözü on kere söylersin. Sonra başını secdeden kaldırırsın ve bu sözü on kere söylersin.

Böylece bir rek'atta bu sözü yetmişbeş kere söylemiş olursun. Bunu dört rek'atta da yaparsın.

Bunu eğer her gün bir kere kılmaya güç yeti­rebilirsen yap. Eğer yapamazsan her cuma kıl. Bunu da yapamazsan her ayda bir kere kıl. Bunu da yapamazsan her sene bir kere kıl. Bunu da yapamazsan bütün ömrün boyunca bir kere kıl." (Ebû Dâvûd, K. Salat S.Tesbih no: 1297-1299. Tirmizî, Salat/350 no: 482. Hakim, S. Tatavvu 1/318) 

İbni Mace az farkla aynı hadisi kitabına almış. Onun rivâyetinde “ Bunu dört rek’atta da yaparsın”dan sonrası şöyle:  “Dört rek'atta da üç yüz kere söylemiş olursun. Günahların Alic'in kumları kadar da olsa Allah bağışlar.

Abbas (ra) dedi ki: Bunu her gün söylemeye kimin gücü yeter? O da buyurdu ki: “Her Cuma söylemeye çalış. Buna da gücün yetmezse ayda bir defa söylemeye çalış. Hatta “yılda bir defa” dedi.(İbni Mace, İ. Salat/190 no: 1386)

Ebû Dâvûd'un naklettiği bir başka rivâyete göre de Ebu’l-Evzâ şöyle söy­lemiştir:

"Resûlüllah (sav)'ın sohbetinde bulunmuş olan bir adam -bu kişinin Ab­dullah bin Amr (ra) olduğunu söylemişlerdir- şöyle söyledi:

"Yarın bana gel, sana bir bağışta bulunayım, bir iyilik yapayım ve sana bir şey vereyim."

Ben bana bir hediye vereceğini sandım. (Gittiğimde) şöyle söyledi: "Gündüz öğle vaktini aştıktan sonra kalk ve dört rek'at namaz kıl..."

Bundan sonra yukarıdakinin benzerini zikretmiştir. Orada şöyle söylemiştir:

"Sonra -secdeden- başını kaldırınca, -bir nüshada da: "İkinci secdeden" ibaresi geçmektedir- oturduğun yerde doğrul ve on kere tesbîh çekinceye (ya­ni yukarıda geçen tesbîh ibaresini on kere söyleyinceye), on kere tehlil geti­rinceye (kelime-i tevhidi söyleyinceye) ve on 'kere hamd edinceye kadar kalkma. Sonra dört rek'atta (yani dört rek'atın her bir rek'atında) bunu yap." (Sonra) dedi ki:

"Eğer sen yeryüzünde olanların en çok günah sahibi olsan bile bundan dolayı günâhlarm bağışlanır."

Ben: "Peki bu namazı o vakitte kılma imkanı bulamazsam?" diye sor­dum. 0 da şöyle söyledi:

"O zaman gece veya gündüzün herhangi bir vaktinde kıl." (Ebû Dâvûd, K. Salat/S.Tesbih no: 1298)

Tesbîh namazı hadisi Abbas b. Abdulmuttalib hakkında geldiği gibi, onun oğlu Fadıl, Ebi Rafiğ, Abdullah b. Amr, Abdullah b. Ömer, Ali b. Ebi Talip, Ca’fer b. Ebi Talip ve oğlu Abdullah, Ümmü Seleme ve adı zikredilmeyen Ensâr’dan bir sahabe hakkında da geldiği de söylenmiş.

Hadisleri değerlendirenlerden kimisi hadisin namazdan sonra tesbîh etme igili olduğunu, tesbîh namazı hakkında olmadığını, kimisi bu hadislerin sağlam, kimisi zayıf demişler. Hatta uydurma diyen bile var.

http://www.huseyinece.com/makalelerim/uzun-makaleler/449-tesbih-namazi

Bazı fıkıh kitaplarında tesbih namazının olduğu, nasıl kılınacağı anlatılıyor. Dileyen tek başına kılabilir. Cemaatle kılınma âdeti Osmanlılarda başlamış. Şöyle ki:

Bazılarına göre Kadr Gecesinden nasip almak için yatsı namazını  cemaatle kılmak yeterli görülmüş. Belli ki bu görüşten etkilenen padişahların selatin camilerinde yatsı ve teravih namazlarını cemaatle kılmaları zaman içerisinde Osmanlı dilinde Kadr Namazı denilen tesbîh namazı kılma âdetini başlattı. (Uzun, M. İ. TDV İslâm Ansiklopedisi, 24/125-127)

Kadr Gecesine mahsus bir namaz olmadığı gibi, tesbîh namazı Kadr Gecesinde cemaatle kılınır diye de bir kural yoktur. Üstelik genel kanaate göre teravih ve yağmur duası hariç nafile namazlar cemaatle kılınmaz.

Nafile namazlarda bir sınır yok. Dileyen Kadr Gecesinde, dilediği kadar nafile, kaza namazı veya tesbîh namazı kılabilir. Dileyen Ramazan dışında da bunları yapabilir.