İftar, fıtrat, fitra, ıydu'l-fıtr-fıtratın (Ramazan) bayramı, önemi ve neden ıydu'l-fıtr; hakkında bir online ders.

Hüseyin K. Ece

18 Nisan 2023 –

27 Ramazan 1444

Zaandam

 

84. FITIR BAYRAMI ya da FITRATIN BAYRAMI

Savm/sıyam, yani oruç. Kur’an’da Rabbimizin iman edenlere emrettiği temel ibadetlerden biridir. (bkz: Bekara 2/183)

Allah’ın Rasûlü savm’ı İslâmın üzerine bina edildiği beş esastan biri saydı. Bunlara İslâmın şartları değil, İslâmın üzerine bina edildiği esaslar denir. Zira İslâmın şartları bu kadar değil, daha da fazladır.[1]

Savm (oruç) ibadeti de ancak Kamerî (Ay) aylardan Ramazan’da yerine getirilir. (Bakara 2/184-185) Hicretin ikinci senesi farz kılındı.

Ramazan sonunda da bayram vardır.

Ramazan bayramına Arapça’da ‘ıydu’l-fıtr/fıtr bayramı’ denir.

Pek çok hadiste Ramazan’ın sonundaki bu bayrama ‘yevmu’l-fıtr-fıtr günü/bayramı’ veya sadece ‘el-fıtr’ denildiğini görüyoruz. Mesela;

Abdullah b. Ömer diyor ki: Fıtır ve Kurban bayramları Peygamber için öncelikle bir mızrak dikilir ve sonra namaz kılınırdı.”[2]

Bu mızrak dikme bayramı ilan etme ve bayram namazına davet olsa gerekir.

Ebu Ubeyd anlatıyor: Ben Ömer b. Hattab’ın bayram günü şöyle dediğine şahit oldum: “Şu iki günde oruç tutmaktan Peygamber nehyetti: Fıtır bayramınızda ve kurbanlarınızın etini yediğiniz gün…”[3]

Hz. Aişe Peygamberin şöyle dediğini rivâyet etti: “Sizin Ramazan bayramınız birlikte orucunuzu açtığınız, kurban bayramınız da birlikte kurban kestiği gündür.”[4]

Abdullah b. Abbas dedi ki: “Peygamber (sav) fıtr günü (Ramazan bayramında mescide) çıktı ve iki rek’at namaz kıldı. Ondan önce veya sonra başka namaz kılmadı. Sonra kadınlar geldi. Onlara vaaz etti ve onlara sadaka vermelerini emretti.”[5]

Daha bir çok hadiste ‘fıtr’ , ‘yevmu’l-fıtr’ veya ‘ıydu’l-fıtr’ ifadeleri  geçiyor.

‘Yevmu’l-fıtr’; artık Ramazanın bittiğini, gündüzleri yeyip içmenin, yani ‘iftar’ın helâl olduğunu anlatır, Ramazan bayramını da ifade eder.

Acaba bu isimlendirmenin ‘fıtrat-yaratılış’ ile bir ilgisi var mıdır? Bu bayram aynı zamanda fıtrat’a bir gönderme, bir dikkat çekme midir?

İnsan fıtratında yaratıldığımız için bir sevinç ve şükretmeye sebep midir?

Zira ‘fıtrat, fıtr, fitra ve iftar, infitar, fâtır’ aynı kökten geliyor.

  • Fıtrat nedir?

‘Fıtrat’ kelimesinin aslı ‘fatr’ sözlükte, uzunlamasına yarmak, ikiye ayırmak, yaratmak, icat etmek, bir şeyi özellikleriyle ortaya koymak, bir şeyi meydana getirmek anlamlarına gelir.[6]

Kur’an’da fiil olarak 11 âyette geçiyor ve çoğunda Allah’a ve O’nun yaratmasına nisbet ediliyor. 

Bu kökten gelen ‘fıtrat’ isim-masdardır ve yaratılış, belli yeteneklere ve yatkınlığa sahip oluş, karakter, mizaç, doğal eğilim, huy anlamlarına gelir.[7]

‘Fıtrat’, hilkattır, yani Allah bir şeyi neyin üzerinde yaratmışsa onun  doğal hâlidir.

Aynı kökten gelen ‘iftar’ orucu açmak,

‘infitâr’ ise yarılmak, açılmak, fışkırmak demektir ki Kur’an’da 82. sûrenin adıdır.

Bu masdarın fail (özne) ismi olan ‘el-Fâtır’, Allah’ın güzel isimlerinden birisidir. Yeri ve gökleri, her şeyi yoktan Yaratan demektir. (Fâtır 35/1. En’am 6/14. Yûsuf 12/101. İbrahim 14/10. v.d.)

‘Fâtır’ aynı zamanda 35. sûrenin de adıdır.

 ‘Fatr’ veya ‘fıtrat’ ilk yaratılışı ifade ettiği gibi, devam eden bir yaratılışı da anlatır. Yani Allah her şeyi yoktan var ettiği gibi, yaratmaya devam ediyor.

**‘Fatr veya fıtrat’, bir şeyi yoktan ve örneksiz var etmek ve onu, belli bir hedefe doğru açıp-ortaya koymaktır.

Bir cisimden başka bir cismin meydana gelmesi, ona ait tohumun yarılıp açılmasından, filizlenip büyümesinden, daha sonra dal budak salmasından meydana gelir. Gelişen o canlı tekrar tohuma dönüşmekte, tohum tekrar filizlenip aynı cins canlının neslinin devamını sağlamaktadır.  

Bu sürekli oluşum, bir ‘fatr’ olayıdır. Bunu Yaratan da ‘el-Fâtır’ olan Allah’tır. Evrendeki her ölüm yeni bir oluşumun, her bir sonbahar yeni bir hayatın başlangıcıdır. Soluyor, kuruyor gibi görünen her tohum aslında yeni bir hayatın kaynağıdır. Zamanı gelince tohum yarılacak (fatr olacak) ve içinden yeni bir hayat fışkıracak.

Kâinattaki –insan dahil- bütün varlıklar Allah’ın kendileri için var ettiği ‘fıtrat’ üzerindedirler. Her varlık, kendi tabiatının gereğini yapar, o çizgisinin dışına çıkmaz.

Bu bir âyette terkip olarak ‘Allah’ın fıtratı’ şeklinde geçiyor.

فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفًاۜ فِطْرَتَ اللّٰهِ الَّت۪ي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَاۜ لَا تَبْد۪يلَ لِخَلْقِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُۗ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۗ

“Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rûm 30/30)

Peygamber (sav) insanların fıtrat üzere yaratıldıklarını haber veriyor. “Her doğan (insan) fıtrat (yaratılışı) üzere doğar.”[8]  “Her insanı annesi fıtrat üzere doğurur...”[9]

Allah (cc) bütün insanları kendine inanma ve ibadet etme, verdiği nimetlere şükretme kabiliyetinde ve bunlara meyilli olarak (fıtrat üzere) yaratmıştır. Bu bakımdan İslâm fıtrat’ın dinidir.

 

  • Bayram (ıyd)

Bayram’ın Arapçası ‘ıyd’dır. Bu da âdet hâlini alan sevinç ve toplanma günü demektir. Her yıl tekrar geldiği ve insanlar bu günlerde sevindiği için bu isim verilmiş.

Bayram kelimesinin ise aslı Farsça ‘bezrem veya bezrâm’ kelimesidir. Oğuz Türklerinden beri ‘beyrem veya bayram şeklinde kullanılmaktadır.[10]

Toplumlardaki bayramların kaynağı, dinî olabileceği gibi kültürel de olabilir. Müslümanın ömürlük bayramı hacc, yıllık iki bayramı Ramazan ve Kurban bayramları, haftalık bayramı da Cuma günüdür.

Enes b. Malik’in (ra) şöyle dediği rivâyet edildi: “Hz. Peygamber (sav) Medine’ye teşrif buyurdukları zaman Medinelilerin senede iki bayramları vardı. O günlerde onlar oynayıp eğlenirlerdi. Bunun üzerine Peygamber: “Allah size, kutladığınız bu iki bayrama bedel daha hayırlılarını; Ramazan bayramı (yevmu’l-fıtr) ile Kurban bayramını verdi’’ buyurdu.”[11]

 

-Kur’an’da ıyd

‘Iyd’ Kur’an’da bir yerde hz. İsa’nın havarilerinden bahseden âyette geçiyor.

قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللّٰهُمَّ رَبَّنَٓا اَنْزِلْ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِ تَكُونُ لَنَا ع۪يدًا لِاَوَّلِنَا وَاٰخِرِنَا وَاٰيَةً مِنْكَۚ وَارْزُقْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّازِق۪

“Meryem oğlu İsa, “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.” (Mâide 5/114)

 

Kur’an bayram olarak nitelendirilecek bir kaç kavram kullanıyor. Fevz, büşra, selâm gibi.

Fevz;

pek çok âyette fiil ve masdar olarak Âhiretteki nihâi kurtuluşu, ya da amellerin sonucunda kazanılmış bir başarıyı, mutluluğu anlatıyor.

كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَاِنَّمَا تُوَفَّوْنَ اُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَاُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

 “Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyâmet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim Cehennemden uzaklaştırılıp Cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir (fâze). Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir.” (Âli İmran 3/185)

لَا يَسْتَو۪ٓي اَصْحَابُ النَّارِ وَاَصْحَابُ الْجَنَّةِۜ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَٓائِزُونَ

 “Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli, isteklerine erişenlerdir (fâizûn).” (Haşr 59/20)

وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللّٰهَ وَيَتَّقْهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ

 “Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir (fâizûn).” (Nûr 24/52)

-Esenlik (selam) yurdu;

Cennetin bir adı da kendisine selâmetle girilen “Dâru’s-selâm”dır, “esenlik yurdu”dur. Cennetlikler için buraya girmek de en büyük seviç ve bayramdır.

لَهُمْ دَارُ السَّلَامِ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَهُوَ وَلِيُّهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 “Rableri katında onlara dâru’s-selâm-selâmet yurdu (Cennet) vardır.Ve yapmakta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur.” (En’am 6/127)

وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلٰى دَارِ السَّلَامِۜ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

 “Allah kullarını dâru’s-selâma-selâmet/esenlik yurduna çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir.” (Yûnus 10/25)

Büşra;

muştu, müjde, sevindirici şey demektir.

اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ

اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَۜ

لَهُمُ الْبُشْرٰى فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۜ لَا تَبْد۪يلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۜ

“Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler. Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır.

Dünya hayatında da, Âhirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır.” (Yûnus 10/62-64)

يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعٰى نُورُهُمْ بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ بُشْرٰيكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُۚ

 “Mü’min erkeklerle mü’min kadınların nurlarının, önlerinde ve sağlarında koştuğunu göreceğin gün kendilerine şöyle denir: “Bugün size müjdelenen şey içlerinden ırmaklar akan, ebedî olarak kalacağınız cennetlerdir.” İşte bu büyük başarıdır.” (Hadid  57/12)

Böyle bir müjdeyi almak bayramdır.

 

  • Fıtır sadakası

Bayram namazı öncesine kadar Ramazan dolaysıyla verilmesi gerekli olan sadakanın adı da ‘fıtır sadakası (zekâtu’l-fıtr)’, fitredir.[12]

Bu her ne kadar, Ramazan’ı Allah’ın verdiği nimetlerle geçirmeye bir şükür ve ‘ıydu’l-fıtr’a-Ramazan bayramına’ ulaşılmasının zekâtı olsa da; fıtrat’ın-insan olarak yaratılışın sadakası, sonsuz lütüflara karşılık  şükretmek olduğunu söyleyebiliriz. 

Fıtra ve bayram; yani ‘zekâtu’l fıtr’ ve ‘ıydu’l-fıtr birbirini tamamlar.

Birisi fıtratın şükrü, diğeri fıtrata sevinmenin âlametidir.

Birisi, fıtratın karşılığının asla ödenmez olduğunu itiraf, diğeri bu temiz fıtrata sevinmenin, bunu Ramazan’a bağlı olarak yapmanın fırsatıdır.

Birisi, insanın bu gerçeğini keşfetmek, diğeri ise keşfedilen bu değerin muhteşemliğine sevinmektir.

Birisi, bu temiz fıtrata ‘fıtır sadakası’ vererek şâhitlik etmek, diğeri ise Ramazan boyunca bu fıtrata uygun davranmanın, bu fıtratın gereğinin yerine getirmenin mutluluğudur.

İnsanın fıtratıyla, ona verilen insanî kabiliyetler, onun mayasında saklı halifelik cevheri ile, kendisine özellikle ‘ıydu’l-fıtr’ denilen Ramazan bayramı arasında bir ilişki olsa gerek. Değil mi ki, inanmak, ibadet etmek, güzellikler sergilemek, ilâhî lütuflardan haz alıp sevinmek fıtratın/yaratılışın gereğidir.

 

  • Ramazan Bayramı’na niçin ‘ıydu’l-fıtr’ denilmiş?

Ramazan Bayramına ‘ıydu’l-fıtr’ veya ‘yevmu’l-fıtr’ ismi verilmesinin iki sebebi olduğu düşünüyoruz.

Birincisi;

Ramazan’ın bitmesi, artık gündüzleri yeme içmenin serbest olmaya başlamasıdır.

Günlük orucu sona erdirmeye ‘iftar’, Ramazan orucunu sona erdirmeye de ‘fıtr’ denildiğini hatırlayalım.[13] Yani orucu açma, yeme içmeye başlama demektir.

Bunun tersi ‘imsak veya savm’dır. Yani yeme içmeyi bırakma, oruca başlama zamanıdır.

Ramazan bayramında iki rek’at olarak kılınan bayram namazına fıkıh dilinde ‘salâtu’l fıtr-fıtr bayramı namazı’ denir.[14]

Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu:

"Oruçlu için iki sevinç ânı vardır: Biri, orucu açtığı anki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu anki sevincidir.'' (Buhârî, Savm/9 no: 1904. Müslim, Sıyâm 163)

İftar anında duyulan sevince küçük bayram, Ramazanın bitiminde olan iftar zamanında duyulan sevince de büyük bayram diyebiliriz.

Bu asla “nihayet oruçtan kurtulduk” gibi saçma bir sevinci değil, Ramazan’ı oruçla geçirebilmenin, Ramazan’daki kazançların, hikmetin ve faydanın elde edilmesinin bir sevincidir. Onun için Ramazan bayramı sadece oruç tutanlara tahsis edilmiştir.

Bu, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazanı dolu dolu yaşamanın, hesapsız mükâfatını hak etmenin sevincidir.[15]

İkincisi;

İnsanın orijinine, yapısına, fıtratına dikkat çekmek için...

Allah (cc) bizi insan ve İslâm fıtratı üzere yarattığı için buna sevinmenin, buna şükretmenin, bunu daha çok hatırlamanın zamanı olduğu için...

İnsan “en güzel biçimde” (Tîn 95/4) yaratıldı. İnsanlarda olan kabiliyetler yani fıtrat hiç bir varlıkta yoktur. İnsanın bünyesinde akıl, irade (isteme ve seçme) kabiliyeti; yapma ve üretme, bilme ve bilgiyi eyleme dökme yeteneği var.

Bu da insanlar için olağanüstü bir yetenek, değerli bir özgürlüktür. Bu yetenek ve özgürlük ona verildi ki dünya hayatını imar etsin, sorumluluklarını yerine getirsin, yeryüzünün efendisi/halifesi olsun.

Ramazan Bayramı yani ıydu’l-fıtr, bu fıtratı hatırlamanın, bu fıtratı iyi yolda kullanma şuurunu yenilemenin ve bu fıtrata şükretmenin zamanıdır diyebiliriz. Zaten fıtrayı da bunun için veriyoruz.

Ramazan bayramı bu ilâhî ikrama, yaratıklar arasındaki bu seçkin makamı verene teşekkür vaktidir. O’nu yeniden ve daha çok hatırlama anıdır.

 

  • Hak edilmiş bayram

Müslüman, bir ay boyunca Allah rızası için, sırf O emrettiği için, sadece O’nun emrine itibar ettiği, sadece O’na saygı duyduğu ve O’nu sevdiği için gündüzleri yemeden içmeden, bedensel zevklerden uzak kalır.

Günlerin kısa ve uzun olmasına aldırmaz. O yalnızca Rabbinin kendisine vereceği ecri/karşılığı düşünür. Ramazan’ı elinden geldiği kadar değerlendirir. Böylece Allah’ın müslümanlara hediyesi olan bayramı hak etmeye çaba gösterir.

Bayramı da hiç bir zaman vur patlasın çal oynasın tarzında eğlence, tatil yapma, çalışmaktan kurtulup kafa dinlenme gibi düşünmez.

Âhiretinin bayram olması ümidiyle, kendisi, anne-babası, akrabaları ve diğer müslümanlar için dua eder. Ramazan’ı, orucu, bayramı hediye eden, kendisini İslâm fıtratı üzere yaratan Rabbine şükretmeye çalışır. Elinden geldiği kadar sıla-i rahim yapar. Yani yakın-uzak akrabalarını arar, elinden gelirse ziyaret eder, gücü yettiği kadar onların ihtiyacını giderir, onlarla bağını güçlendirir.

Dost ve arkadaşlarını hatırlar, ziyaretlerde bulunur, hediyeleşir.

Diğer müslüman kardeşlerine de dua eder. Elini, dilini ve kalbini; başkalarına karşı zarar vermekten temizler. Niyetini düzeltir, iyi işler yapmaya karar verir.

Ramazan bayramı bir kültür veya bir toplumun âdeti değil, müstesna bir ibadet ayının arkasından ilâhî lütuf/ikram olduğunu bilir. O bu güzel bayramın ‘şeker bayramı’ değil, Ramazan bayramı yani ‘ıydu’l-fıtr’ olduğunun bilincindedir.

Bayramda birbirimize ‘Bayramın mübarek olsun, bayramın hayırlı olsun, bayramını tebrik ederim’, yani “Ramazan’da olduğu gibi Allah sana nimetlerini artırsın, yaptığın ibadetlere bol bol karşılık versin, dünyalık yönünden kanaat sahibi olasın, gözün-gönlün zengin olsun. Amellerin, duaların, ibdetlerin Allah katında mübarek, yani çok değerli olsun” deriz.

Ömrümüz Ramazan gibi âhiretimiz bayram olsun.

[1] Buhârî, Îmân/2 no: 8, Tefsîr 2/30 no: 4514. Müslim, Îmân/5 (19-22) no: 111-114. Ayrıca Bkz. Tirmizî, Îmân/3 no: 2609-2610. Nesâî, Îmân/13 no: 5004

[2] Buhârî, Iydeyn/13 no: 972. Bir benzeri: Salat/90 no: 494

[3] Buhârî, Savm 66 no: 1990. Edâhi/16 no: 5571. İbni Mâce, İkâme/79 no: 1084. Muvatta Iydeyn/12.Darimî, Salat 217

[4] Tirmizî, Savm/78 no: 802. Ebû Dâvud, Savm/5 no: 2324

[5] Buhârî, Iydeyn/16 no: 974, 8 no: 964. Ebû Dâvud, Salat/251 no: 1159

[6] İbni Manzur, Lisanu’l-Arab, 11/196

[7] Fîruzâbâdi, El-Kâmusu’l-Muhît, 456

[8] Buharî, Cenaiz/79 no: 1385-1386, 92 no: 1385 . Ebu Davud, Sünnet/17 no: 4714. Tirmizî, Kader/5 no: 2138

[9] Müslim, Kader/6 (22) no: 6755-6761

[10] Erdem, S. TDV İslâm Ansiklopedisi, 5/257

[11] Ebû Dâvud, Salat/239 no: 1134. Nesâî, S. Iydeyn/1 no: 1557. Ahmed B.Hanbel, 3/103, 235, 250

[12] Buhârî, Zekât-S. Fıtır/71,73,74,76 no: 1503,1506,1507,1509. Ebû Dâvud, Zekât/18,20 no: 1609, 1611. Nesâî, Zekât/31 no: 2503. Müslim, Zekât/4 (12-20) no: 2278-2286

[13] İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 11/198

[14] Nesâî, Cumua/37 no: 1421, Iydeyn 11 no:1567. Müslim, Iydeyn/1 no: 2044

[15] Buhârî, Îman/28 no: 38, Savm/6 no: 1901. Müslim, S. Müsâfirîn/25 (175) no: 1781. Ebû Dâvud, Savm/5 no: 2433. Tirmizî, Savm/1 no: 683. Nesâî, Sıyam/39 no: 2193. İbni Mâce, İkamet173 no: 1326, Sıyam/2 no: 1641