Kur'an'da kiri, pisliği anlatan kelimeler, bunlardan nefsi/kalbi arındırmanın (tezkiye etmenin) imkanları hakkında bir online ders.

Hüseyin K. Ece

25 Nisan 2023 –

06 Şevval 1444

Zaandam

 

85. TEZKİYENİN DİĞER İMKANLARI 1

 

1-Kalbi, zihni, duyguları İslâm dışı inançlardan, kanaatlerden, görüilerden uzak tutarak;

Nefis tezkiyesi insanın öncelikle; küfür, şirk, ilhad, nifak (münafıklık), dalâlet (sapıklık),  İslâm dışı inançlardan, fikir, kanaat ve hükümlerden uzak kalması, bunlardan kalbini ve zihnini temizlemesi ile olur.

Kur’ân’da kalbi kirleten mânevî pisliği ve kiri, amellerini çirkinliğini ifade etmek için rics (Tevbe 9/95. Ahzâb 33/33),

neces (Tevbe 9/28),

dess (eş-Şems 91/10),

zeyğ (Ali İmran 3/7),

maraz (Bekara 2/10) gibi kelimeler de kullanılmıştır.

 

a.Rics.

Rics; sözlükte kokuşmuş şey demektir.

فَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِۚ وَمَنْ يُرِدْ اَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا كَاَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَٓاءِۜ كَذٰلِكَ يَجْعَلُ اللّٰهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ

 “Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır.

Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık (rics) verir.” (En’am 6/125. Bir benzeri: Yûnus 10/100)

Burada azap, şeytanın kendisi, murdarlık, kendisinde hayır bulunmayan şey, iman etmeyenlerin hak ettikleri dünyada lânet, âhirette azap anlamlarına gelebilir. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/1231)

Allah (cc) iman edenleri rics’den sakındırıyor:

ذٰلِكَۗ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللّٰهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّه۪ۜ وَاُحِلَّتْ لَكُمُ الْاَنْعَامُ اِلَّا مَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْاَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِۙ

 “...Öyleyse artık, (haramlardan ve özellikle) inanç ve uygulama olarak puta tapmanın her türlü bayağılığından (rics’ten) uzak durun, asılsız her türlü sözden kaçının.” (Hacc 22/30)

Puta tapmak, İslâma uymayan inanç ve uygulamalar, yasaklanan şeyler, yalan sözler rics’tir, bayağılıktır, kirdir, murdarlıktır. 

Nefsi rics’ten arındırmanın yolu da Tevhid’e inanmak, haramlara riayet etmek,  Allah rızasına uymayan bu gibi davranışlardan uzak kalmaktır.

 

b.Necis (necâset).

Kur’an şirk koşan müşriklere necis diyor.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلَا يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هٰذَاۚ وَاِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْن۪يكُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ٓ اِنْ شَٓاءَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ

Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar.

Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe 9/28)

Müşrikler beden açısından, maddî yönden değil; bâtıl inançları, kötü ahlâkları, yanlış kanaatleri, çirkin amelleri ve câhiliyye anlayışına sahip olmaları yönünden necistirler.

Bu necâsetin temizleyicisi şirk inancından, bu inancın hayata yansıyan değerlerinden vazgeçmektir.

“Lâ ilâhe illah-Allah’tan başka ilah yoktur” deyip gereğini yapmaktır.

Hayatı, insanı, varlığı, ölümü ve ötesini, değerler dünyasını, insanî sorumlulukları Tevhid’e uygun algılamaktır.

İnsanların uydurduğu tanrılara zihni, kalbi ve hayatı işgal ettirmemektir.

Kur’an münafıklara da yaptıkları çirkin yanlışlara rics (pislik) diyor.

سَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ اِذَا انْقَلَبْتُمْ اِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْۜ فَاَعْرِضُوا عَنْهُمْۜ اِنَّهُمْ رِجْسٌۘ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

 “Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerini rahat bırakmanız için size Allah adıyla yemin edeceklerdir. Artık onların peşini bırakın. Çünkü onlar pistir.

Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları yer de cehennemdir.” (Tevbe 9/95)

Hem nifak düşüncesi, hem de bunun günlük hayattaki yansımaları düşük bir ahlâktır. Nifak zihni, niyeti, yüreği kirleten ciddiyetsizliktir. Çıkarı ve maddi şeyleri yani dünyalıkları her değerin üstüne çıkarıp, gücün önünde eğilmektir.

Bu kiri ancak iman ve takva bilinci tathîr eder (temizler). Nifak ile geçen senelerin tortularını ve zararlarını ancak tevbe ve istiğfar giderir.

 

c.Dess.

Kur’an şöyle diyor:

وَنَفْسٍ وَمَا سَوّٰيهَاۙۖ

فَاَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوٰيهَاۙۖ

قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَاۙۖ

وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَاۜ

 “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu

ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki,

nefsini arındıran (zekkâhâ) kurtuluşa ermiştir. 

Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.” (Şems 90/7-10)

 Burada tezkiye şirkten ve küfürden uzak kalma şeklinde de açıklandı. Şüphesiz küfürden ve masiyetlerden (günahlardan) temizlenen umduğuna kavuşur ve necat bulur (kurtulur). 

Bu âyet; kim amelini tertemiz yaparsa,

kim hakkıyla “lâ ilahe illah” derse şeklinde de anlaşılmış. (Taberî, İbni Cerir. Câmiu’l-Beyan, 12/546)

 

d.Zeyğ.

Zeyğ; istikametten, doğruluktan, ya da doğru yoldan başka bir yöne meyletmek-temayül, sapmak, eğilme demektir. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 318)

اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا

“Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah’a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.” (Ahzab 33/10)

اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰى

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى

“O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. Göz ne kaydı ne de hedefinden şaştı.” (Necm 53/16-17)

وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَن۪ي وَقَدْ تَعْلَمُونَ اَنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْۜ فَلَمَّا زَاغُٓوا اَزَاغَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِق۪ينَ

“Hani Mûsâ kavmine, “Ey kavmim! Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Saff 61/5)

Onlar istikametten, doğruluktan veya doğru yoldan sapınca, Allah da onlara böyle muamele etti.

هُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَأْو۪يلِه۪ۚ وَمَا يَعْلَمُ تَأْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُۢ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِه۪ۙ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَاۚ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ

 “O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir.  Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.” (Âli İmran 3/8)

 

e-Maraz

Maraz, aslında itidalin dışına çıkmaktır. Bu da ikiye ayrılır.

1.Cimanî maraz, bilinen hastalık. Şu âyetlerde olduğu gibi.

لَيْسَ عَلَى الْاَعْمٰى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْاَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَر۪يضِ حَرَجٌ

“Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur...” (Nûr 24/61)

وَالَّذ۪ي هُوَ يُطْعِمُن۪ي وَيَسْق۪ينِۙ

وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِۖ

وَالَّذ۪ي يُم۪يتُن۪ي ثُمَّ يُحْي۪ينِۙ

“O, bana yediren ve içirendir. Hastalandığımda da O bana şifa verir. O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.” (Şuarâ  26/78-80)

2.Câhillik, korkaklık, cimrili, münafıklık ve benzeri türden aşağılık, rezil huyları ifade eder. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 707)

Bu kelime hastalıklı kalpleri vasıflandırıyor: Kalb-i marîz, ya da kalb-isakîm...

-İçinde şüphe, tereddüt, cehâlet, kararsızlık, fitne, fesat, şeytanî dürtüler, ihtiras gibi kötü duygular olan kalp...

Bunun sahibi ne tarafa ait olduğunu bilmez. Bir o yana bir bu yana, çıkarı neyi gerektiriyorsa o yöne meyleder.

Kalbin marazlı olduğunun en önemli belirtisi, dil ile kalbin farklı oluşudur. Bu da münafıklıktır. Kur’an bunlara hastalıklı/marazalı kalp diyor. 

فَي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌۙ فَزَادَهُمُ اللّٰهُ مَرَضًاۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ ﴿10﴾

“Onların kaplerinde hastalık vardır. Allah da onların (bu) hastalığını artırmıştır.” (Bekara 2/10. Ayrıca bkz: Mâide 5/52. Enfâl 6/49.Tevbe 9/125. Nûr 24/50. Ahzâb 33/12. Müdessir 74/31)

Bu marazın en önemli sebebi samimiyetsiz, çıkarcı ve din konusunda iki yüzlü olmaktır. 

Böyleleri müslüman olduklarını iddia ederler, ancak onlar şeytanları ile başbaşa kalınca Allah’a ve müslümanlara gizli düşmanlık yaparlar. (Bekara 2/14, 76)

Bunların kalbi hastadır ve baştan ayağa fesatla doludur. (Bekara 2/205)

Bu kalp sahipleri kulluk  görevlerini yapamazlar, yapmazlar. 

 

2-Günahlardan sakınarak:

Kur’an içkiyi, kumarı, fal oklarına bakmayı, domuz eti yemeyi şeytanın pis işlerinden (rics) sayıyor.  (Mâide 5/90. En’am 6/145)

Bu âyetlerde bahsedilen rics’in bilinen maddi pislik olmadığı açıktır. Bunu temizlemek de su ile, temizleyicilerle olmaz. Kur’an’ın pis, çrkinlik, murdarlık dediği, tayyip (temiz ve helâl) saymadığı yiyecek ve içeceklerden uzak durmak, onların sebep olduğu pisliklerden insanı kurtarır.

Allah (cc) ehl-i beyt’ten rics’i (nefsi kirleten şeyleri) giderip tertemiz yapmak istiyor.

وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰت۪ينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يرًاۚ

“(Ey Peygamber eşleri) Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı (Ehl-i Beyt)! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz (tathir) yapmak istiyor.” (Ahzâb 33/33)

Burada Peygamberin ev halkının hatadan ve günahtan uzak olduğu değil, Allah’ın onları temizlemek istediği söyleniyor. Yani onlar şöyle hareket ederseler, şu davranış tarzını benimserlerse, tathîr olurlar (tertemiz olurlar). Nitekim bunun bir benzeri abdest ayetinde geçiyor:

 ۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ

 لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

 “... Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak (tathîr etmek) ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Mâide 5/6)

Bir hadise göre kalbi kirleten şeylerden biri de günah işlemektir.

“Bir kul günah işlediği zaman kalbinde siyah bir leke meydana gelir. Eğer o kul günahı terkedip bağışlanmayı dilerse, bu leke kaybolur. Şayet tövbe etmez ve günah işlemeye devam ederse, o zaman bu siyah nokta büyüyerek onun bütün kalbini kaplar. İşte Allah’ın,”Doğrusu yapıp ettiklerinden dolayı kalpleri paslandı” (Mutaffifîn 83/14) (meâlindeki) âyetinde ifade ettiği kararma ve pas tutma budur.” (Tirmizî, Tefsîr/83 no: 3334. Müslim, bunun bir benzerini “Kul fitneyle karşılaştığı zaman...” kaydıyla rivâyet ediyor: İmân 64/231 no: 369)

Kalbi adı geçen kirlerden temizlemenin, onu paslanmaktan kurtarmanın yolu öncelikle tevhide uymayan inançlardan, sonra da insana günah kazandıracak amellerden uzak kalmaktır.