Abdestte yüzü ve kolları yıkamanın, başı meshetmenin, ayakları yıkamanın hikmetleri ve hatırlattıkları hakkında bir online ders

Hüseyin K. Ece

30 Mayıs 2022 – 10 Zi’l-ka’de 1444

Zaandam

 

90-ABDESTİN (VUDU’NUN) HATIRLATTIKLARI 2

 

3-Buruna su vermenin hatırlattıkları

-Koku almanın ne büyük nimet olduğunu hatırlamalı.

-Peygamberin güzel kokuyu sevdiğini ve hikmetini düşünmeli.

-Güzel kokularla pis kokuları farketmeli, pis kokuların kaynağına, mekanına yaklaşmamalı...

“Kur’an okuyan mü’min portakal gibidir. Kokusu hoş ve tadı güzeldir. Kur’an okumayan mü’min hurma gibidir. Kokusu yoktur ama tadı güzeldir...” (Buhârî, Et’ime/30 no: 5428, Fezâilü’l-Kur’ân/17 no: 5020, Tevhîd/36 no: 7560. Müslim, Müsâfirîn 38/243 no: 1860. Ebû Dâvûd, Edeb/16 no: 4829. İbni Mâce, Mukaddime/16 no: 214)

-Buruna su verirken okunacak dua:

Allâhumme lâ tahrimnî râyihate naîmike ve cenânik. “Ya Rabbi!Beni nimetlerinin ve cennetlerinin guzel kokularından mahrum eyleme.”

 

4-Yüzü yıkamanın hatırlattıkları

Abdestte yüzü yıkarken Kur’an’da yüzden bahseden âyetleri, ya da “yüzümüzün hâllerini” hatırlamak, bunlar üzerinde tefekkür etmek mümkündür, edilmeli.

-Yüz kimliktir.

-Yüz kalbin dilidir. “Küp içindekini dışa sızdırır” demişler.

-Yüz aynadır.

-Yüz yöndür, benliktir.

**Mü’min yüzünü Allah’a döner...

فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفاً فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ {30}

Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rûm 30/30)

**Namazda yüzü-yönü Mescid-i Haram’a dönmek Allah’ın emridir: وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِنَّهُ لَلْحَقُّ مِن رَّبِّكَ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ {149} 

وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ لِئَلاَّ يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ إِلاَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْهُمْ فَلاَ تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِي وَلأُتِمَّ نِعْمَتِي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ {150}

“Her nereden yola çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram semtine çevir, şüphesiz bu Rabbinden bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.

(Ey Nebi) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir.

(Ey mü’minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız.” (Bekara 2/149-150)

**Yüzünü (benliğini) Allah’a teslim eden...

وَمَنْ أَحْسَنُ دِيناً مِّمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لله وَهُوَ مُحْسِنٌ واتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفاً وَاتَّخَذَ اللّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلاً {125}

“Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah, İbrahim’i dost edindi. (Nisâ 4/125)

بَلٰى مَنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُٓ اَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّه۪ۖ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ۟ ﴿112﴾

“Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü (men esleme vechehu) Allah'a teslim ederse onun mükâfatı Rabbi katındadır. Öylelerine korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.” (Bekara 2/112)

**İbrahim (as) de yüzünü (yönünü) Allah’a çevirdiğini söyledi.

فَلَمَّا رَأَى الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَـذَا رَبِّي هَـذَا أَكْبَرُ فَلَمَّا أَفَلَتْ قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ {78} إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفاً وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ {79}

“Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca (kavmine dönüp), “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi. “Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” (En’am 6/78-79)

**Göz yüzdedir, o da bakmasından ve görmesinden sorumludur.

وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولـئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً {36}

“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ 17/36)

**Allah (cc) mü’minlere, gözlerine sahip olmalarını emrediyor...

قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ أَزْكَى لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ {30} وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ ... وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعاً أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ {31} 

"Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.

Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar... Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar.

Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nûr 24/30-31)

**Âhirette bazı yüzler siyah bazı yüzler beyaz olacak

يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ فَأَمَّا الَّذِينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ أَكْفَرْتُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ {106} وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللّهِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ {107}

“O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir. Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır. (Âli İmran 3/106-107)

**Âhirette bazı yüzler sevinçli bazı yüzler asık olacak

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ {38} ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ {39} وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ {40} تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ {41} أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ {42}‏

“Yüzler var ki o gün parıl parıl, Güleç, sevinçli. Yüzler de var ki o gün tozlanmış. Onları karanlık bürümüş (öylesine üzgün, öylesine dertli). İşte onlar kafirler, Hak'tan sapanlardır.” (Abese 38-42)

لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ {26} 

وَالَّذِينَ كَسَبُواْ السَّيِّئَاتِ جَزَاء سَيِّئَةٍ بِمِثْلِهَا وَتَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ مَّا لَهُم مِّنَ اللّهِ مِنْ عَاصِمٍ كَأَنَّمَا أُغْشِيَتْ وُجُوهُهُمْ قِطَعاً مِّنَ اللَّيْلِ مُظْلِماً أُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ {27}

“Güzel iş yapanlara (karşılık olarak) daha güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır.

Kötü işler yapanlara da (yaptıkları) kötülüğün aynen cezası verilir. Ve onların yüzlerini bir horluk kaplar. Onları Allah'tan kurtaracak hiç kimse yoktur. Sanki yüzleri, karanlık geceden parçalara bürünmüştür. İşte onlar da ateş halkıdır, hep orada kalacaklardır.” (Yûnus 10/26-27)

هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ {1} وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ {2} عَامِلَةٌ نَّاصِبَةٌ {3} تَصْلَى نَاراً حَامِيَةً {4} تُسْقَى مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ {5} لَّيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِن ضَرِيعٍ {6} لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِن جُوعٍ {7} وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاعِمَةٌ {8} لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ {9} فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ {10} لَّا تَسْمَعُ فِيهَا لَاغِيَةً {11}

“Yüzler var ki o gün öne düşüktür, [günahın yükü altında] bitkin düşmüş, [korku ile] sarsılmış, Kızgın ateşe girerler. Kendilerine kaynamış bir gözeden (su) içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur. O da ne semirtir, ne de açlığı giderir. Yüzler de var ki o gün ni'met içinde mutlu, çabaları[nın meyvesini tatmak]tan memnun, harika bir bahçede, boş lakırdı işitmeyecekleri (bir bahçede).” (Ğaşiye 1-11)

**Âhirette bazı yüzler Rabblerine bakacaklar

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ {22} إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ {23} وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ {24} تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ {25}

“Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar, Rablerine bakarken; Yüzler de var ki o gün asıktır. çatırdatan bir felaketin başlarına gelmek üzere olduğunu bilerek.” (Kıyâme 69/22-25)

Mü’minlerin Âhirette Allah’ı görmeleri konus tartışmalı. Ancak bu konuda bir kaç hadis rivâyeti var. Bir tanesi şöyle:

Süheyb (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdu ki: “Cennetlikler cennete girince Allah (cc) onlara; “Bir şey daha istiyorsanız söyleyin, onu da ilaveten vereyim” sorar. Cennetlikler:

“Sen bizim yüzlerimizi ak etmedin mi? Sen bizi cennete koymadın mı? Sen bizi cehennemden kurtarmadın mı (daha ne isteyeceğiz?)” derler.

Derken perde açılır. Onlara, yüce Rablerine bakmaktan daha sevimli bir şey verilmemiştir.”

Süheyb der ki: “Rasûlullah bu sözlerinden sonra şu âyeti okudu.

لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا الْحُسْنٰى وَزِيَادَةٌۜ وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿26﴾

“Salih amel işleyenlere (iyi/hayırlı işler yapanlara) daha güzel iyilik bir de ziyâde vardır...” (Yûnus, 10/26). (Müslim, İman/80(297) no 449-450. Tirmizî, S. Cennet/16 no: 2555)

**Mü’minlerin secde izleri yüzlerindedir:

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعاً سُجَّداً يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَاناً سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ...{29}

“Muhammed, Allah’ın Rasûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir...” (Fetih 48/29)

**Cennetlikler yüzlerinden tanınır

إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ {22} عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ {23} تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ {24} يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ {25} خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ {26}

“İyiler elbette ni'met içindedirler. Divanlar üzerinde oturup bakarlar. Yüzlerinde ni'metin sevinç ve parıltısını sezersin. Onlara, mühürlü, halis bir içecekten içirilir, Ki sonu misktir (içildikten sonra misk gibi kokar). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.” (Mutaffifin 22-26)

-Yüz yıkanırken şu dua okunur:

“Allâhümme beyyid vechî yevme tebyaddu vücûhun ve tesveddü vücûh. Allahım! Bazı yüzlerin beyazlanacağı ve bazı yüzlerin de kararacağı günde benim yüzümü ak kıl.”

 

5-Kolları yıkamanın hatırlattıkları

Abdestte kolları yıkamak öncelikle kolları kullanma ahlâkını öğretir.

Yıkamaya sağ koldan başlamak, bir işe sağdan başlamaya işaret olabilir.

Kolları yıkmak aynı zamanda bir işe azmetmeyi sembolize eder. Nitekim zor bir işe kalkışanlar bazen kollarını çemrelerler.

-Kollar da eller ile birlikte sorumlu

يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ {24}

“Yapmış olduklarına, dilleri, elleri ve ayaklarının, aleyhlerinde şahitlik edeceği gün onlar için çok büyük bir azap vardır.“ (Nûr 24/24)

-Bazılarının amel defteri sağından verilecek

يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ فَمَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَأُوْلَـئِكَ يَقْرَؤُونَ كِتَابَهُمْ وَلاَ يُظْلَمُونَ فَتِيلاً {71}

“Bütün insanları kendi imamlarıyla (önderleriyle veya amel defterleriyle) birlikte çağıracağımız günü hatırla. (O gün) her kime kitabı sağından verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar.” (İsrâ 17/71)

فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ {7} فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَاباً يَسِيراً {8} وَيَنقَلِبُ إِلَى أَهْلِهِ مَسْرُوراً {9}

“Amel defteri kendisine sağından verilen kimse, kolay geçireceği bir hesaba çekilir ve arkadaşlarının yanına sevinçle döner.” (İnşikak 7-9)

-Bazılarının amel defteri arkasından verilecek

وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ وَرَٓاءَ ظَهْرِه۪ۙ فَسَوْفَ يَدْعُو ثُبُورًاۙ وَيَصْلٰى سَع۪يرًاۜ

“Ama amel defteri kendisine arkasından verilen kimse: "Mahvoldum" diye bağırır ve çılgın alevli cehenneme girer.” (İnşikak 10-12)

-Sağ ehli meymenetli (işe yarar) insanlardır

وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ {27}

“Sağ ashabı ne (mutludurlar) o sağ ashabı!” (Vakıa 56/27)

وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ أَصْحَابِ الْيَمِينِ {90} فَسَلَامٌ لَّكَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ {91}

“Eğer sağ ehlinden ise; “Sağdakilerden sana selâm vardır” denilir.” (Vakıa 56/90-91)

ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ {17} أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ {18}

“Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır. İşte bunlar meymenetli (uğurlu) kimselerdir” (Beled 17-18)

-Sol ehli meymenetsiz (işe yaramaz) kimselerdir.

- وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ {19} عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ {20}

“Âyetlerimizi inkâr edenler ise işte onlar meymenetsiz (uğursuz) kimselerdir. Cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir.” (Beled 20)

-Sağ kol yıkanırken şöyle dua edilir:

“Allâhümme a'tinî kitâbî bi-yemînî ve hâsibnî hisâben yesîrâ.” Ya Rabbi! Bana amel defterimi sağ tarafımdan ver benim hesabımı kolay gör.

-Sol kol yıkanırken şöyle dua edilir:

Allâhümme lâ tu'tinî kitâbî bi-şimâlî velâ min verâi zahrî, velâ tuhâsibnî hisâben şedîden.” İlahi! Bana amel defterimi sol tarafımdan ve arka tarafımdan verme. Ve beni şiddetle hesaba çekme.” 

 

6-Başı meshetmenin hatırlattıkları

Başa meshetmek teslimiyeti, yani Allah yoluna baş koymayı ve aklı yerinde kullanmayı sembolize eder.

Yürek nereye bağlı ise baş da oraya bağlıdır.

Başa mesh veren mü’min başının sadece Allah’ın hükmüne bağlı ve razı olduğunu ortaya koyar.

Kimileri kellelerini bâtıl hedefler uğruna verirler. Abdest alan der ki; “bu baş feda olacaksa, sadece ve sadece Allah yolunda feda olur.”

-Baş meshedilirken okunacak dua;

“Allahümme harrim re’sî ve cildî alen-nâr-Allahım cildimi ve başımı cehennemden uzaklaştır. “Allâhumme gassinî birahmetike ve enzil aleyye min berekâtik. Ya Rabbi! Beni rahmetinle yarlığa ve benim üzerime bereketlerinden indir.”

 

7-Kulakları ve enseyi meshetmenin hatırlattıkları

Kulakları meshetmek ‘dinleme ahlâkını’ sembolize eder. Günaha götürücü ve saptırıcı davetlere karşı manevi sigorta gibidir.

Her sese kulak verenler, sesler arasında seçim yapmayanlar duyma ve işitme yeteneğini çöplüğe çevirirler.

Dinleme, duymanın bir sonraki aşamasıdır. Bir ses duyan, ona önce kulak verir, sonra dinler, sonra da anlamaya çalışır.

وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَن يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَى فَبَشِّرْ عِبَادِ {17} 

الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ {18}

“Şeytana ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere, onlara, müjde vardır.

Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir.” (Zümer 39/17-18)

Burada karşımıza ‘dinleme ahlâkı’ çıkıyor.

Neye kulak vermeli, nasıl vermeli, sonuçta nasıl davranmalı?

Kulağı mesheden, bir anlamda sözün en güzelini duyup gereğini yapacağına söz verir.

Doğru olan bir şeyi duymak, onu dinlemek anlamına gelmez. Bilakis duyduğu şeyin doğru ve hak oluşundan emin olan, onun gereğini yapar.

Burada kulak vermek; anlamak ve itaat etmek, alıp kabul etmek ve gereğini yapmak üzere harekete geçmektir.

إِنَّمَا يَسْتَجِيبُ الَّذِينَ يَسْمَعُونَ وَالْمَوْتَى يَبْعَثُهُمُ اللّهُ ثُمَّ إِلَيْهِ يُرْجَعُونَ {36}

“Unutma ki, yalnızca [bütün kalpleriyle] kulak verenler, bir çağrıya cevap verebilirler; [kalben] ölmüş olanlara gelince, [yalnız] Allah onları diriltebilir, sonra da hepsi O'na döneceklerdir.” (En’am 6/36. Bir benzeri: Fatır 35/22)

“Semi’nâ ve aseynâ-işittik ve isyan ediyoruz” diyen var; “semi’nâ ve ata’nâ-işittik ve itaat ettik” diyen var. Kulağı mesheden bunlardan hangisinden olduğunu düşünür.

-Kulaklar meshedilirken okunacak dua;

“Allâhumme'c-alnî mine'l-lezîne yestemiûne'l-kavle feyettebiûne ahseneh. Ya İlahi! Beni, hak sözü işitip de en güzeline uyan kullarından eyle.”

 

8-Boyunu meshetmenin hatırlattıkları

İman aynı zamanda ‘inkıyad’ etmek, yani iman edilenler karşısında boyun bükmek/itaat emek demektir.

Boyunu meshetmek bu inkıyad sözünü yenilemektir.

İman eden boyun başka hiç bir şey karşısında eğilip bükülmez, koyun gibi çekilmez.

“Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekilmeye gelmez boynum.”

-Boyuna meshederken okunacak dua:

“Allâhümme a'tik rakabetî mine'n-nâr. Ya Rabbi! Benim vücudumu cehennem azabından azad eyle.”

 

9-Ayakları yıkamanın hatırlattıkları

Ayakları yıkamak ayakları kullanma ahlâkını sembolize eder. İnsanın önüne iki yol serilmiştir: Hak-bâtıl, hidâyet-dalalet... Dileyen o yola, dileyen bu yola gider.

إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِراً وَإِمَّا كَفُوراً {3}

“Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.” (İnsan 76/3)

Kur’an doğru yola ‘sıra-t müstekim, sırat-ı seviyy ve sebilür- rüşd/sebilü’r-reşad’ diyor.

İnsanları da bu yolda yürümeye davet ediyor. Zira insan bir yolcu, hayat bir yolculuktur, hayat anlayışı ise bir yoldur.

Ayakları yıkamak, onları hem temizlemek anlamına gelir, hem de onları doğru yolda yürümeye hazırlanmaktır.

Ayaklarına abdest aldıranlar, onları doğru yola sevkedebilirler. Ayaklar hangi yolda yürümeli?

Kiminle yürümeli?

Nereye yürümeli?

Yürüken neyi kılavuz olarak kullanmalı?

Ayaklarımızı ömür boyu sırat-ı müstakim'de tutabilecek miyiz

Hesap gününde ayaklar da konuşacak...

Abdest alırken ayakların bu durumunu da hatırlayıp onların lehimize şâhitlik yapmalarını nasıl sağlayabilirim diye düşünmek gerekir.

الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ {65}

«İşte o gün ağızlarını mühürleriz, Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahidlik eder. » (Yâsîn 36/65)

Kişi beş şeyin hesabını vermeden ayakları mahşer meydanından ayrılamaz. "Hiçbir kul, kıyâmet gününde,

1-ömrünü nerede tükettiğinden,

2-ilmiyle ne gibi işler yaptığından,

3-malını nereden kazanıp,

4-nerede harcadığından,

5-vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz." (Tirmizî, Kıyâmet/1. Riyâzü’s-sâlihîn 1/441)

Abdestte yıkanmış ayakla yola çıkanların, işine gidenlerin yanlışa gitmemeleri umulur. İşlerinde bereket, kararlarında isabet, ilişkilerinde meymenet vardır.

Sağ ayak yıkanırken yapılan dua, ayakları yıkamanın hikmetini de ele veriyor:

“Allahümme, sebbit kademeyye ale's-sırâtike’l-mustakîm. Allahım! ayaklarımı en doğru yolunun üzerinde sağlam tut.”

-Sol ayak yıkanırken şöyle dua edilebilir:

“Allâhumme'c-alnî mine't-tevvâbîne ve'c-alnî mine'l-mutetahhirîn-Allahım beni çok tevbe edenler ve çok temizlenenlerden eyle.”

Şu dua da okunabilir:

“Allâhumme'c-al lî sa'yen meşkûren ve zenben magfûren ve ticâreten len tebûr. Ey Allahım! Bana karşılı verilen bir çalışma ver; günahlarımı bağışlanmış yap ve bana kârli ticaret nasip eyle.”

-Abdestten sonra okunabilecek dualar;

Abdest bittikten sonra kıbleye karşı durmak ve şehadeti okumak güzeldir.

Eşhedu en lâ ilâhe illâ'l-lah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûluh.” "Allahümma'ğfirlî zenbî ve vassi'lî fî dârî ve bârik lî fî rızkî. Allah'ım günahımı mağfiret et, evimi bana genişlet, rızkımı bana mubârek kıl."

"Sübhâneke Allahümme ve bihamdike estağfiruke ve etübu ileyke. (Rabbim seni tenzih ederim, Allah'ım hamdim sanadır, senden bağışlanmak isterim, tevbem de sanadır)"

 

-Sonuç olarak

Abdeste Allah adına başladıkları gibi hem güne, hem işlerine Allah’ın adıyla ve O’ndan yardım dileyerek başlarlar. Bu da onların zikir ibadetidir. Allah ise her ne şekilde olursa olsu kendisini ananları, anar ve yardım eder.