Kur'an'da hayır kavramı, türevleri, üç anlamda kullanıldığı, hıyeratü, ahyar, hayrat kelimelerin anlamları hakkında bir online ders

Hüseyin K. Ece
04 Temmuz 2023 –  
16 Zi’l-hicce 1444
Zaandam

 

92. KUR’AN’DA HAYIR KAVRAMI 1

اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِۜ

 

Dilimizde; hayır, hıyar, muhtar, ihtiyar, muhayyer, istihare

 

-Türkçede hayır

  (edat) "Yok, öyle değil, olmaz" anlamlarında kullanılan onamama, onaylamama ve inkar bildiren söz (evet karşıtı): - Bunu okudun mu? - Hayır, henüz değil.

  (isim) Karşılık beklemeksizin yapılan iyilik: Öyle ise bir hayır yapalım.

  (sıfat) İyi, yararlı, faydalı

Deyimler: Hayır beklememek:  

  Hayır etmemek:

  Hayır gelmemek:

  (Bir şeyden) Hayır görmemek:

  Hayır işlemek:

  (Bir şeyde) Hayır kalmamak:

  Hayır sahibi: İyiliksever.

  Hayır söylemek:

  (Bir şeyden) Hayır yok:  

  Hayra alamet 

  Hayra karşı

  Hayra yormak

  Hayırdır İnşallah:

  Hayrı dokunmak:

  Hayrı olmamak:

  Hayır ola (hayrola)

  Hayrını gör
  Hayır dile eşine (komşuna), hayır gele başına 

  Hayırlı komşu, hayırsız akrabadan iyidir
(©) Kaynak: https://www.lafsozluk.com/2011/03/hayir-ile-ilgili-atasozu-deyimler-ve.html

-Kur’an’da hayır kelimesi ve türevleri

Hayır kelimesinin geldiği ‘ha-ye-ra/hâra’ fiili ve türevleri Kur’an’da 196 defa geçiyor. Bunun 176 tanesi ‘hayr’ şeklindedir.

Hâre; bir şeyi diğerine tercih etmek, bir şeyi seçip ayırmak. Hayırlı olmak, birine hayırlı olanı vermek. Bir âyette:

وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُ وَيَخْتَارُۜ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ

 “Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların ise seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir. (Kasas 28/68)

Hayyara: iki şey arasını seçmek., muhayyer kılmak, bir şeyi tercih etmek,

Hâyera: bir şeyde birisiyle hayırda yarışmak

İhtâra-ihtiyaren; seçmek, bir şeyi diğerine tercih etme.

İstihâre, hayırlı olanı istemek

Hıyaru, Hıyar. Bir çeşit acur. İki şeyin hayırlısını istemek, muhayyerlik, seçilen.

Hayru; daha iyi, çok ve iyi servet. Hayırlı, Halkın rağbet ettiği şey. Faydalı olan. 

كُتِبَ عَلَيْكُمْ اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ اِنْ تَرَكَ خَيْرًاۚ اَلْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَ بِالْمَعْرُوفِۚ حَقًّا عَلَى الْمُتَّق۪ينَۜ

 Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.” (Bekara 2/180)

Buradaki hayır mal anlamındadır. Bir mal meşru bir yerden gelmediği zaman ona hayır denmez.

Malı burada hayır diye adlandırılmasında güzel bir nükte var. Vasiyet edilmesi hoş olan mal övgüye değer bir şekilde kazanılmış maldır. Şu âyetteki gibi:

يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَا يُنْفِقُونَۜ قُلْ مَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ خَيْرٍ فَلِلْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَ وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ

“Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İyilik/hayır umarak yapacağınız harcama  (önce), ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” (Bekara 2/215. Bir benzeri: Bekara 2/273)

وَاِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَد۪يدٌۜ

“ve o (insan), mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür.” (Âdiyât 100/8. Ayrıca bkz: Bekara 2/272, 273. Sâd 38/32)

Burada da hayır, mal anlamında...

 

-İyi hâl manasında

وَلَوْ عَلِمَ اللّٰهُ ف۪يهِمْ خَيْرًا لَاَسْمَعَهُمْۜ وَلَوْ اَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ

 “Halbuki Allah onlarda bir hayır bilseydi elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirse bile onlar (haktan) yüz çeviren kimseler olarak yine geri dönerlerdi.” (Enfâl 8/23)

-Türkçedeki hayır; iyi anlamında

Pek çok âyette geciyor... Mesela;

مَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاللّٰهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو ا

 “Nankör olan ehl-i kitap ve şirk koşanlar size Rabbinizden bir hayır indirilmesini istemezler” (Bekara 2/105) Buradaki hayır, vahiy ve risâlet olarak anlaşılabilir.

وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَٓائِرِ اللّٰهِ لَكُمْ ف۪يهَا خَيْرٌۗ 

 “İri kurbanlıklarda sizin için hayır vardır...” (Hacc 22/36) ecir, sevap olarak anlaşılabilir.

‘Hayır’, taşıdığı özellik dolayısıyla istenilen, arzu edilen, değerli, dünya ve Âhirette faydalı, yarayışlı olan her şeydir.

Herkesin rağbet ettiği, istediği, arzuladığı veya beğendiği şey. Akıl gibi, faydalı nesneler gibi... (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 231)

İki kısım olduğu söylendi: Birincisi; mutlak anlamda hayır. Bir nesnenin her durumda ve herkese göre beğenilen bir şey olması.

İkincisi; mukayyed, kayıtlı hayır. Bir şey birisi için hayır iken, bir başkası için şer olması gibi. 

Hayır; iki şekilde kullanılır: 1.İsim olarak;

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Âli İmran 3/104)

2.Sıfat olarak. “Şu şundan daha hayırlıdır” örneğinde olduğu gibi.

مَا نَنْسَخْ مِنْ اٰيَةٍ اَوْ نُنْسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِنْهَٓا اَوْ مِثْلِهَاۜ اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

 “Biz herhangi bir âyeti yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak, yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?” (Bekara 2/106. Ayrıca bkz: Bekara 2/184)

Hayrın karşılığı olarak bazen şer, bazen de zarar kelimeleri kullanılır.   

وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۜ وَاِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

“Şayet Allah sana bir zarar dokundursa, bunu O’ndan başka giderecek yoktur. Fakat sana bir hayr dokunduracak olsa onu da kimse gideremez. Bil ki O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (En’am 6/17)

“Raculün hayr-hayırlı erkek”, “imraetün hayr-hayırlı kadın” kullanımları da var.

Hayır kökünden gelen el-hayru kişiler hakkında kullanılır. Bu da  kendini hayra hasretmiş fazıl kişi. 

(Istharallahu el-abde fe hara lehu: Kul Allah’tan hayr talep etti Allah da ona hayrı verdi, bahşetti.)

 el-hıyeratü; Hıyeratü; Seçme, seçilen kişi,

Allah’tan hayır taleb eden, dileyen kişi, seçilmiş, tercih edilmiş kişide (muhtarda) ortaya çıkan durum.  (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 232) Bu da bir anlamda tercih demektir.

وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُ وَيَخْتَارُۜ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ

 “Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların ise seçim (hıyeratü) hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir.” (Kasas 28/68)

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُب۪ينًا

 “Allah ve Rasûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma (hiyeratu) hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzâb 33/36)

Hayır kökünden gelen bir başka kelime; Ahyeru; Pek, daha hayırlı kimse, bunun çoğulu¸

el-ahyâr; en hayırlılar, en iyiler, seçkinler demektir. İki âyette geçiyor.

وَاذْكُرْ عِبَادَنَٓا اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ اُو۬لِي الْاَيْد۪ي وَالْاَبْصَارِ

اِنَّٓا اَخْلَصْنَاهُمْ بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِۚ

 وَاِنَّهُمْ عِنْدَنَا لَمِنَ الْمُصْطَفَيْنَ الْاَخْيَارِ

(Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da an.

Biz onları özellikle Âhiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık.

Şüphesiz onlar, bizim katımızda hayırlı, seçkin kimselerdendir. (Sâd 38/45-47)

وَاذْكُرْ اِسْمٰع۪يلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِۜ وَكُلٌّ مِنَ الْاَخْيَارِۜ

 “(Ey Muhammed!) İsmail, el-Yesa’ ve Zülkifl’i de an. Onların her biri iyi kimselerdi.” (Sâd 38/48)

Yine aynı kökten gelen ‘hayrın çoğulu hayrât’, beğenilen özellikler, davranışlar, sevap amacıyla yapılan iyilikler ve sadaka-i câriye (devam eden sadaka) olan şeyler demektir. 10 âyette geçiyor:

وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلّ۪يهَا فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ اَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللّٰهُ جَم۪يعًاۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

 “Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara (el-hayrât) koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” (Bekara 2/148)

يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ مِنَ الصَّالِح۪ينَ

Onlar, Allah’a ve Âhiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayr işlerinde (el-hayrât) birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar sâlihlerdendir.” (Âli İmran 3/114)

وَالَّذ۪ينَ يُؤْتُونَ مَٓا اٰتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ اَنَّهُمْ اِلٰى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَۙ

“Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,

İşte bunlar (infak edenler) hayır işlerine (el-hayrât) koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler.” (Mü’minûn 23/61)

... وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ ف۪ي مَٓا اٰتٰيكُمْ

 فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَۙ

 “... Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı.

Öyle ise iyiliklerde (el-hayrât) yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.” (Mâide 5/48)

“Fakat peygamber ve beraberindeki mü’minler, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. Bütün hayırlar (el-hayrât) işte bunlarındır. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Tevbe 9/88)

“Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar (el-hayrât) işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi.” (Enbiyâ 21/73)

“Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya’yı bağışladık. Eşini de kendisi için, (doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde (el-hayrât) yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (Enbiyâ 21/90)

“Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine (el-hayrât) koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!” (Mü’minûn 23/55-56)

“Sonra biz, o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (Muhammed’in ümmetine) miras olarak verdik. Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde (el-hayrât) öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur.” (Fatır 35/32)

Hayrât; ayrıca Cennette içlerinde hiç bir rezil, aşağılık, adi veya bayağı bir şey olmadığı seçkin, mümyaz olanları ifade ediyor. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 231)

ف۪يهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌۚ

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ

 “Ve bu (cennetler)de (her) şeyin en muhteşemi ve en güzeli bulunacak. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” (Rahman 55/70-71)

Bu âyete şöyle de meal verilmiş: “Oralarda, huyu güzel, yüzü güzel kadınlar var.”

‘Hayır’ kavramı, ister bir davranış, ister bir ibadet, ister mal, yani dünyalık yönünden olsun; dinî ve dünyaya ait meselelerde faydalı olan, arzu edilen şeyleri anlatır.

Hayır iyi ve faydalı, rağbet edilen tercihleri ifade ettiği için; ibadet, iyilik etmek, Allah yolunda harcamak, faydalı mal, kişiye sevap veya şeref kazandıran şeyler hakkında da kullanılmaktadır.

Hayır, bir anlamda Allah’tan ittika etme (korkup-sakınma) şuuruyla işlenen bütün sâlih ameller, yapılan iyilikler, faydalı işlerdir.

Bunun zıddı olan şerr ise, bütün kötülükler, faydasız ve zararlı işlerdir.

‘Hayır’ imanın gereği, ‘şerr’ ise, inkârın ve isyanın sonucudur.