İslamda hayır ve şer olayı, hayrı tercih etme, istihare ibadeti, istihare ile ilgili hadisler ve istihare namazı hakkında bir online ders.

Hüseyin K. Ece

16.10.2023 – 02 Rabi’u’l-ahir 1445

Zaandam

 

2.İSTİHÂRE İBADETİ

-Hayır mı şer mi?

Hayır kelimesinin geldiği ‘ha-ye-ra/hâra’ fiili ve türevleri Kur’an’da 196 defa geçitiğini ve bunun 176 tanesinin ‘hayır’ şeklinde olduğunu hatırlayalım.

İslâm kültüründe her ne kadar hayır ve şer daha çok ahlâkî boyutuyla yer almış olsa da bunun kaynağı tartışılmış. Dolaysıyla İslâm düşünürleri hayrı en genel ifadesiyle varlık (vücûd), şerri de yokluk (adem) diye açıklamışlardır.

Ancak hayır diye nitelenen şey mutlak hayırdır. Şer ise mutlak değildir.

Hayır gibi şer de evrensel planda Allah"ın takdir ve kazasına bağlıdır. Yani hayır Allah’ın elindedir.

Kur’an şöyle diyor: 

قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَٓاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَٓاءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَٓاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَٓاءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

“De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” (Âli İmran 3/26)

Ali b. Ebû Tâlib"den nakledildiğine göre, Rasûlullah (sav) namaza kalktığında şöyle derdi: “Yüzümü, hanîf (hakka yönelmiş) olarak, gökleri ve yeri yaratan Allah"a döndürdüm. Ben müşriklerden (Allah"a ortak koşanlardan) değilim. Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir...

Allahım, bütün hayır senin elindedir. Şer ise sana nisbet edilmez, şer ile sana yaklaşılmaz...”  (Müslim, Müsâfirîn/26(201-771) no: 1812)

Bu sebeple halkımız; “Hayırlısı Allah’tan”, “Her şeyde bir hayır vardır”, “Bunda da bir hayır vardır” derler.

O yüzden Âmentü’de “hayrihi ve şerrihi minellahi teâlâ-hayır ve şer Yüce Allah’tandır” diyoruz.

Bu; her şeyi takdir eden ve yaratan Allahtır, bunları ayırdetme yeteneği veren O’dur, seçme özgürlüğünü veren O’dur.

İnsanın fıtratı da böyle:

وَيَدْعُ الْاِنْسَانُ بِالشَّرِّ دُعَٓاءَهُ بِالْخَيْرِۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ عَجُولًا

İnsan, şerri de hayrı istediği gibi ister. İnsan pek acelecidir!” (İsrâ 17/11)

İnsan her ikisinin farkını bilmezse hayrı da davet eder, şerri de... Yaptığı işlerin hayır mı şer mi olduğuna bakmaz, işine geldiği gibi yapar.

Zaten insan herhangi bir ameli (işi) üç amaç için yapar:

1.Zevk için,

2.Fayda (kâr, çıkar) için,

3.Hayır olduğu için...

Mü’minden istenen hayırlı olanı istemesi ve yapmasıdır.

Varlık âleminde aslolan hayırdır. Şerrin varlığı, hayrın bilinmesi (her şey zıddı ile kaim derler) ve kullar için bir deneme unsuru olması içindir. 

Bazen şer gibi gözüken şeyler hayır olabilir. Mü’min bazen kendisi için hayırlı olanın ne olduğunu bilmeyebilir. Kur’an buna işaret ediyor:

كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـًٔا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْـًٔا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ۟

 “Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bekara 2/216)

 فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـًٔا وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْرًا كَث۪يرًا...

 “...Olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır takdir etmiştir.” (Nisâ 4/19)

Helâldan kazanılıp helâla harcanmayan bir mal, sahibi için hayır değildir. Cimrilik yüzünden Allah yolunda harcanmayan bir malda hayır olduğu sanılmamalı.

وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ هُوَ خَيْرًا لَهُمْۜ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْۜ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِه۪ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟

 “Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Âli İmran 3/180)

Rasûlüllah (sav) hayırlı olanı tercih ederdi: “Vallahi, ben bir şeye yemin eder de sonra yemin ettiğim şeyin zıddını daha hayırlı görürsem, muhakkak o hayırlı olan işi yaparım ve yeminimden keffâretle çıkarım” demiş. (Buhârî, Tevhîd/56)

Enes b. Mâlik’in naklettiiğine göre, Rasûlüllah (sav) şöyle buyurmuştur: “Mü’minin durumu ne hoştur! Allah"ın takdir ettiği her şey mutlaka onun hayrına olur.” (Ahmed b. Hanbel, 5/25)

“Mü’minin durumu ne hoş! Onun bütün işleri hayırlı ve kazançlıdır. Bu duruma mü’minden başka hiç kimsede rastlanmaz. Mü’min bir nimete nail olduğunda şükrederse, bu onun için hayır olur. Darlık ve sıkıntıya düştüğünde sabrederse, bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd/64)

Aişe (r.anhâ) Rasûlullah’ın kendisine şu duayı öğrettiğini nakletti: “Allahım! Şüphesiz ben Senden hayrın her çeşidini isterim, dünya için olanı da âhiret için olanı da, bilebildiğimi de bilemediğimi de... Dünyada ve âhirette bilebildiğim ve bilemediğim şerrin hepsinden Sana sığınırım.

Allahım! Kulun ve Peygamberinin Senden istediği her çeşit hayrı ben de isterim ve onun Sana sığındığı şerlerden ben de Sana sığınırım.

Allahım! Şüphesiz ben Senden Cenneti ve beni Cennete yaklaştıran söz ve amelleri istiyorum. Cehennem ateşinden ve beni ona yaklaştıran söz ve davranışlardan Sana sığınıyorum. Senden, benim için takdir ettiğin hükmünü hayırlı kılmanı diliyorum.” (İbni Mâce, Dua/4)

Mü’min her zaman işinin hayırla neticeleneceği ümidini taşır. Çünkü Allah"ın kendisi için hayır takdir ettiğinden emindir.

Ancak bu ilâhî takdir mü’minin Allah’tan hayır olanı istemesine engel değildir. Çünkü sürekli hayır istemek mü’minin Allah ile olan bağını sağlamlaştırır.

Hayırlı olanı idrak edebilmek ve karar verebilmenin bir imkanı ‘istihâre’ yapmaktır.

 

-İstihare duası

İstihârenin kelime anlamı; bir şey, bir iş hakkında, bir kaç tercih arasında hayırlı olanı talep etmektir.

-İbadet olarak istihâre

“İstihâre, bir kimsenin yapmak istediği bir şeyin kendisi için hayırlı olup-olmayacağı konusunda bir işarete kavuşmak maksadıyla yatmadan önce iki rekât namaz kılarak Allah’a dua etmesidir.

İnsanlar, bazen kendileri için önemli bir karar verecekleri veya bir seçim yapacakları zaman dünya ve âhiret bakımından kendileri için hangisinin daha hayırlı olacağını kestiremezler.

Bunu anlayabilmek için ehil kimselerle istişâre ederler, sonra da Allah’tan yardım dilerler.

Bu bakımdan istihâre; yapılacak işin hayırlı olmasını; hayırlı ise gerçekleşmesini Allah’tan dilemek ve O’ndan yardım istemektir.” (Din İşleri Yüksek Kurulu)

Müslüman için İslâmın gerektirdiği şey; emredilene uymak ve nehyedilenden sakınmaktır. İçinde bulunulan zamanda veya gelecekte maslahat olan işlerde ise istihâre  ve istişârede bulunmaktır.

İstihâre Allah (cc) ile yani O’nun ilâhi ilhamını almak amacıyla,

istişâre ise üzerinde görüşülen konularda tecrübeli, ehil kimselerle yapılır.

Bu iki uygulama müslümanı yerinde davranışa en yakın, doğruya en uygun ne ise ona iletir.

Kişi istihâre ile kendini Allah’ın rahmetini ve yardımını talep eder.

İstişâre ile de görüş konusunda güçler biraraya getirilmiş olur.

İstihâre Rasûlüllah’ın sünnetine dayanır. Bu, câhiliyye dönemi insanlarının “kuş uçurma”, “fal oklarına bakma” gibi uygulamasına karşı tevhidi bir ameldir. Câhiliye insanları  kuş uçurur, kuş sağ tarafa giderse olumlu, sol tarafa giderse olumsuz karar verirlerdi.

Yahut fal oklarına bakarlardı. Rabbimiz bunu haram kıldı.

وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ  (Mâide 5/3)

İstihâre aynı zamanda günümüz câhillerinin yaptıkları fal bakma, burçlardan fikir alma, birilerinin rüyalarından ilham alma anlayışına karşı kuvvetli bir altarnatiftir.

Bazı müslümanlar işlerine karar vermek için akla, şeriate uygun olmayan çözümler ararlar. Halbuki müslüman gücü her konuda Allah’tan yardım ister. Zira o, imanının gereği olarak her zaman hayırlı işler yapmak dumunundadır.

Bazen hayırlı olana karar veremez. Ya da şer işlemekten korkar. O zaman Rabbine müracat eder, istihâre yapar. O’ndan hayırlı olanı işaret etmesini ve o hayırlı olanı yapmak için kendisine güç vermesini ister.

 

-İstihâre ile ilgili hadis

Sa'd b. Ebi Vakkas'tan, Rasûlullah’ın (as) şöyle dediğini rivayet etti:

"Âdemoğlunun Allah'tan hayır dilemesi (istihâresi) saâdetindendir. Allah'ın hükmüne razı olması da saâdetindendir. Allah'tan hayır istemeyi terketmesi ise onun bedbaht olmasındandır. Allah'ın hükmüne razı olmaması da, âdemoğlunun bedbahtlığındandır" (Ahmed b. Hanbel, 1/167. Bir benzeri: Tirmizî, Kader/15 no: 2151 Garip kaydıyla)

İstihâreden önce veya sonra, gerekli istişâreler yapılabilir. Rabbimiz şöyle buyuruyor:

"İş konusunda onlarla istişâre yap. İstişâreden sonra o isi yapmaya tam olarak karar verince, artık Allah'a dayan ve güven" (Âli İmrân, 3/159)

Bir de bazı kaynaklarda hadis diye nakledilen şu ifade var:

Mâ hâbe men istehâra mâ nedime men istişâra mâ âle men iktasada-İstihâre yapan kimse hüsrana uğramaz, istişâre eden pişman olmaz, iktisatlı davranan kimse de muhtaç duruma düşmez." (Heysemi, Mecmau’z-zevâid, 2/280)

Aclûnî, bunu Tabarânî’nin de nakletttiğini ama bu rivâyetin çok zayıf olduğunu, Elbânî ise uydurma olduğunu beyan ediyor (no: 5058). (Keşfü'l-Hafa, 2/218)

 

-İstihâre namazı

İstihâre, iki rek’at namaz ve duadan ibarettir. Bundan sonra müslüman içine doğacak fikri bekler.

İnsan bazen istihâreden hemen sonra içine bir şeyin doğduğunu hissedebilir. İsterse buna itibar edebilir.

İstihâre iki rek’at namaz kılınması ve ardından me’sur rivâyette geçen duanın okunmasıyla olur. Bu duaya hamd ve salavâtla başlanması ve yine bu şekilde bitirilmesi müstehabtır.

İstihâre namazında nelerin okunması gerektiği kesin değilse de 1.Rek’atta Fatiha’dan sonra Kafirûn, 2.Rek’atta Fatiha’dan sonra İhlas Sûresi okunması tavsiye edilir.

Böylece istihâre bir defa, iki defa, üç defa; hatta fakihlere göre yedi geceye kadar devam edilebilir. Çünkü Hz. Peygamberin bazı duaları üç defa tekrar ettiği, hatta Enes b. Mâlik'e istihâreyi yediye kadar tekrar etmeyi telkin buyurduğu nakledilir. (Tecrid-i Sarih Tercümesi, 4/142, 143)   

Cabir b. Abdullah (ra) şöyle rivâyet etti: Rasûlüllah (sav) bize bütün işlerde Kur’an’dan bir sûreyi öğrettiği gibi istihâreyi de öğretirdi. Şöyle derdi:

“Biriniz bir iş yapmak istediği zaman farz dışında iki rek’at namaz kılsın. Sonra şöyle desin:
اللَّهُمَّ إِنِّى أَسْتَخِيرُكَ بِعِلْمِكَ وَأَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ ، وَأَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِ ، فَإِنَّكَ تَقْدِرُ وَلاَ أَقْدِرُ وَتَعْلَمُ وَلاَ أَعْلَمُ وَأَنْتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذَا الأَمْرَ خَيْرٌ لِى فِى دِينِى وَمَعَاشِى وَعَاقِبَةِ أَمْرِى - أَوْ قَالَ عَاجِلِ أَمْرِى وَآجِلِهِ - فَاقْدُرْهُ لِى وَيَسِّرْهُ لِى ثُمَّ بَارِكْ لِى فِيهِ ، وَإِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذَا الأَمْرَ شَرٌّ لِى فِى دِينِى وَمَعَاشِى وَعَاقِبَةِ أَمْرِى - أَوْ قَالَ فِى عَاجِلِ أَمْرِى وَآجِلِهِ - فَاصْرِفْهُ عَنِّى وَاصْرِفْنِى عَنْهُ ، وَاقْدُرْ لِى الْخَيْرَ حَيْثُ كَانَ ثُمَّ أَرْضِنِى.

“Ey Allahım! Sen her şeyi bildiğin için, hakkımda hayırlı olanı bana da bildirmeni, Sen’in gücün her şeye yettiği için, beni başarılı kılmanı ve hayırlı olanı nasip etmeni, Sen’in o büyük lütfundan istiyorum. niyaz ederim!

Sen’in gücün her şeye yeter, benimki yetmez; Sen her şeyi bilirsin, ben bilemem. Şüphesiz Sen bütün gaybları da (gizlilikleri de) bilirsin.

Ey Allah’ım! Eğer bu iş benim dinim, dünyam ve âhiretim için (yahut işimin öncesi veya sonrası açısından) hayırlı ise onu yapmayı bana nasîb eyle, bunu bana kolay eyle ve onu bana mübarek kıl!

Şayet bu iş benim dinim, dünyam ve âhiretim için şer ise (şimdi veya daha sonrası için kötü ise) onu benden, beni de ondan uzaklaştır!

Hayır nerede ise onu bana nasip et, sonra da gönlümü bu sonuca râzı kıl!» (Buhârî, Deavât/48 no: 6382, Tevhîd/10 no: 7390, Teheccüd/25. Ayrıca bkz: Tirmizî, Salat-Vitr/18 no: 480. İbn-i Mâce, İkâme/188 no: 1383. Ebû Dâvûd, Vitir/31 no: 1538. Nesâî, Nikâh/27 no: 3255. Ahmed b. Hanbel, 3/344)

Ebu Said el-Hudrî’den şöyle rivâyet edildi: Rasûlüllah’ın şöyle dediğini duydum: “Bir iş yapmak isteyen şöyle desin:

Ey Allahım, Senin ilminde hayırlı olanı bildirmeni istiyorum. Senin kudretine dayanarak bana (hayırlı olanı yapmam için) güç vermeni diliyorum. Senin lütfundan istiyorum. Sen güç yetirirsin ama ben güç yetiremem. Sen bilirsin ama ben bilemem. Sen bütün gizlilikleri bilensin.

Ey Allahım eğer bu  (bu arada ne ihtiyacı varsa arzeder) benim denim, hayatım ve işimin sonu açısından hayırlı ise beni ona muvaffak kıl. Değilse onu benden uzak eyle, beni de ondan uzak tut.

Sonra benim için hayırlı nerde ise onu mıkadder eyle. Güç ve kuvvet ancak Allah iledir.” (Ebu Ya’la, Mecmeu’z-Zevâid 2/281. İbni Hibban, 2/122)

 

-İstihâre ile ilgili

“İbadet ve sevap işlemek gibi iyi olduğu, haram ve günah gibi kötü olduğu kesin olarak bilinen şeylerde istihâre yapılmaz.

İstihâre, yapılmasının doğru olup-olmadığında tereddüt edilen şeylerde yapılır.

İstihâreden sonra, insanın gönlüne bir açıklık gelir ve ilk defa kalbe doğan şeyin hayırlı olduğu kabul edilerek ona göre hareket edilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, 2/470-471).

İstihâreden sonra rüya görmenin ve bu rüyayı iyiye veya kötüye yormanın dayanağı yoktur.

(Bir rivâyette şöyle deniyor: 

 عَنْ أُمِّ كُرْزٍ الْكَعْبِيَّةِ قَالَتْ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَقُولُ :( ذَهَبَتِ النُّبُوَّةُ وَبَقِيَتِ الْمُبَشِّرَاتُ ).

Ümmü Kürz el-Ka'biyye şöyle dedi: Rasûlüllah'ı (sav) şöyle buyururken işittim: "Peygamberlik gitti (sona erdi), geriye müjdeleyici (rüyalar) kaldı." (İbni Hibban, Rü’ya/3 no: 2144)

İstihâre namazının kılınamaması hâlinde, sadece duası okunmakla yetinilir.” (Din İşleri Yüksek Kurulu)

İstihâre, iyiliği veya kötülüğü kestirilemeyen bir iş hakkında sözkonusu olur. Hayırlı ve sevaplı olduğu kesin olarak bilinen bir konuda istihâreye gerek kalmaz. İstihâre namazı, kerâhat vakitleri dışında her zaman kılınabilir. Çünkü hadiste vakit belirtilmemiştir.