Orucun Arapça’daki karşılığı savm veya siyam’dır. “Savm” sözlükte; bir şeyden uzak durmak,  yeme, içme, yürüme gibi bir şeye karşı kendini tutmak  demektir.

Oruç kelimesi, Farsça rûze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir.

Terim olarak oruç (savm-siyam); tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar şer‘an belirlenmiş ibadeti yerine getirmek niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmayı ifade eder. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 8/308. el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 428) Süresi içinde kişinin kendini oruç yasaklarına karşı tutmasına imsâk denir. Bu kelime “oruca başlama, orucun başlangıç anı” anlamında da kullanılır. Vakti gelince orucu usûlüne göre sonlandırmaya da iftâr adı verilir. (Yitik. A. İhsan. TDV İslâm Ansiklopedisi, 33/414)

“Savm ve sıyâm” ile türevleri Kur’an’da 13 yerde, hadislerde ise çok sayıda geçmektedir. Kur’an’daki savm ile ilgili birisi hariç hepsi Medenî sûrelerde yer alır. Bunlar da orucun farz kılınması, oruçla ilgili bazı hükümler, bazı hatalara karşı keffâretler (cezalar) hakkındadır. Şöyle ki:

“Savm” iki âyette fiil halinde kullanılıyor. Biri orucun müslümanlara Ramazan ayında farz olması ile ilgili, diğer ise yolculukta olanların oruç tutmayabilecekleri ama tutarlarsa daha hayırlı olacağı ile ilgili geliyor.

“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun...” (Bekara 2/185)

Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir... Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bekara 2/184)

“Savm” bir âyette hz. Meryem’in “susma orucunu” anlatmak üzere geliyor.

Kur’an, hz. İsa’nın hz. Meryem’e ilka ettiği (ulaştırdığı) bir ruhtur. Doğum yaklaşınca Meryem şehirden uzak bir yere çekildi, bir hurma ağacının altına sığındı. Bir taraftan ağrı çekerken, bir taraftan da insanların kendisi için diyeceklerini düşünüp tedirgin oluyordu. Zira o şimdiye kadar iffetli birinen biri idi. Evlenmediği halde çok sahibi olması hakkında, bu işin hikmetini bilmeyenler ileri geri konuşabilirlerdi. Allah (cc) o an ona bir ikramda bulundu. Kuru yerden su fışkırttı ve dalları kurumuş ağaçta taze hurma yarattı ve sonra da ona şöyle buyurdu:

“(Ey Meryem!) Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahmân’a oruç (savm) adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım” de.” (Meryem 19/26)

İsa gibi bir seçkin peygamberin annesi olduğu için sevinmesini, gönlünü hoş tutmasını, bu konuda Allah’ın kudretinden ve hikmetinden habersiz câhillerle tartışmamasını, sükût etmesini emretti.

Buradaki orucun sözlükteki “konuşmadan uzak olmak, susmak” anlamında kullanıldığı açıktır.

“Sıyam” olarak yedi âyette geliyor. Bunlardan birinde orucun bütün mü’minlere farz olduğunu haber verliyor. 

“Ey iman edenler! Oruç (sıyam) sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bekara 2/183)

Oruç (sıyam), yani Ramazan geceleri beyaz iplik siyah iplikten ayrılıncaya , yani imsak vaktine kadar yeme içme, kadınlara yaklaşma helâldir. Ancak mü’minlerin iftar vaktine kadar orucu şartlarına uyarak tamamlamaları gerekir. (Bekara 3/187)

Hac veya umre niyetiyle Kâbe’ye gidenler bu görevi tamamlayınca traş olup ihramdan çıkarlar. Herhangi bir sebepten dolayı başını hac görevini tamamlamadan önce traş eden hacı, üç gün Mekke’de, yedi gün de ülkesine gidince toplam on gün oruç tutar. Bu, Allah’ın takva sahiplerine bir emridir. (Bekara 2/196)

Bir müslümanın bir başka kimseyi öldürmesi olacak şey değildir. Allah (cc) bunun kesinlikle haram kılmıştır. Ancak bir hata sonucu bir başkasının ölümüne sebep olan, maktulun ailesine diyet ödemesi, ya da köle azat (günümüzde yok) etmesi gerekir. Bu imkanları bulamayan ise yaptığı hatanın keffâreti olarak iki ay peşpeşe oruç (sıyam) tutması lâzımdır. (Nisâ 4/92)

Mü’min Allah adına yemin ettiği zaman bunu yerine getirmeli. Zira yemin sorumluluktır. Bir sebepten/engelden dolayı yeminini yerine getiremeyen, yemin keffâreti olarak ya on fakiri orta halli doyurmalı, ya üç gün peşpeşe oruç (sıyam) tutmalı, ya da bir köle azat etmeli (ki bu günümüzde yok). (Mâide 5/89)

Kadınlara zihar yapmak haramdır. (Zihar: kendisine haram kılmak maksadıyla karısını veya karısının baş, yüz, sırt gibi bütünü ifade eden bir bölümünü evlenmesi dinen yasak olan yakını (mahrem) bir kadına benzetmesi demektir.” (Yaman, A. TDV İslâm Ansiklopedisi, 44/387)

Bu hatayı yapanlar eşlerine dönmeden önce keffâret (ceza) olarak ya köle azat etmeli (günümüzde yok), ya iki ay peşpeşe oruç tutmalı, ya da buna gücü yetmezse altmış fakiri orta halli doyurmalıdır. İşte bunlar Allah’ın müslümanlar için koyduğu ölçülerdir. (Mücâdile 58/4)

Bilindiği gibi hac ve umre ibadeti ihram elbisesi ile yapılır. İhramlı hacı adayına bazı şeyleri yapması yasaktır. İhramlı iken avlanmak gibi. Ancak kim ihramlı iken bir av hayvanını kasten öldürürse bu hatasına karşılık keffâret olarak ya iki âdil kişinin göstereceği bir kurban keser, ya fakirleri doyurur, ya da bu hatanın dengi kadar oruç (sıyam) tutar. (Mâide 5/95)

“Sâim” oruç tutan demektir. Allah (cc) oruç tutan erkekleri ve oruç tutan kadınları övüyor.

Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle (sâimîn) oruç tutan kadınlar (sâimât), namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan (zikreden) erkeklerle çokça anan (zikreden) kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab 33/35)

-Oruç (savm/siyam) ibadeti

İslâm’da başka oruç çeşitleri (nafile oruçlar) bulunmakla birlikte belirli şartlar çerçevesinde her müslüman için zorunlu olan oruç (savm) hicretin 2. yılı Şâban ayında farz kılınan ramazan orucudur. (Bekara 2/183-185)

Peygamber (sav) bu orucu İslamın temellerinden saymıştır.

İbni Ömer’in rivâyetine göre, Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "İslâm beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şâhitlik etmek. Namazı (salatı) dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah'ın evi Kâbe'yi haccetmek ve Ramazan orucunu (sıyamı) tutmak." (Buhârî, Îmân/2 no: 8, 40 no: 53, Tefsîr (2)/30 no: 4514. Ebû Davûd, Sünnet/16 no: 4695. Müslim, Îmân/4 (19-22) no: 111-114. Tirmizî, Îmân/3 no: 2609. Nesâî, Îmân/13 no: 5004)

Ramazan orucunun hikmetleri, faydaları ve kazandıracağı karşılık  (ecir/sevap) sayılamayacak kadar çoktur. Müslümanın diyen herkes, nerede olursa olsun, hangi şartta olursa olsun, yaz veya kış, genç veya ihtiyar, çalışsın veya çaışmasın; mutlaka orucunu tutmalı. Mazeretsiz, sebepsiz, nefsine uyarak keyfi olarak bu muazzam ibadetten kendisini mahrum etmemeli.

Bakınız Hz. Muhammed orucu insanı cennete götürecek ibadetlerden sayıyor.

Ebu Ümâme’nin el-Bâhilî (ra) anlattığına göre Peygamber (sav) Veda Hutbesinde şöyle buyurud: “Allah’a karşı takvalı olun, beş vakit namazı kılın, Ramazan orucunu (savmı) tutun, malınızın zekâtını verin, sizden olan yetkiliye itaat edin. Bunları yaparsanız cenneti hak edersiniz.” (Ahmed b. Hanbel 5/251. Tirmizî, Cumʿa/80 no: 616)

Ramazan orucu eşi ve benzeri olmayan çok farklı, sadece müslümanlara mahsus bir ibadettir.

Yine Ebu Ümâme (ra) anlatıyor: "Ey Allah'ın Elçisi dedim, bana öyle bir amel göster ki (yaptığım takdirde) Allah beni mükâfatlandırsın.''  "Sana orucu (savm’ı) tavsiye ederim, zira onun bir eşi yoktur” dedi. (Nesâi, Sıyam/43 no: 2222-2225)

Hüseyin K. Ece

27.04.2019

Zaandam