Efendi olgun, demokrat, insan haklarını içine sindirmiş olan, başkasının fikrine, görüşlerine, dinine, değerlerine, yani seçimine saygı gösterir.

Başkasının seçimine, bu seçimi sonucunda sahip olduğu kanaat ve değerlerine hakaret etmez, küfretmez, aşağılamaz.

Birisinin görüşünü, inancını, değerlerini benimsemiyorsa bunu uygarca, efendice yazı ve sözle ifade edebilir. Zira insan özgür doğar. Seçim (tercih) hakkı vardır. İradesini kullanır. İstediği inancı, yaşama biçimini, değerleri benimser. İslâma göre de böyledir. İslâm kimseyi müslüman olmaya ve onu uygulamaya zorlamaya izin vermez. Zira herkes kendi yaptığından sorumlu ve hesabını kendisi verecektir.

Müslümanlar hz. Muhammed’i çok severler. İster yazılı, ister sözlü ona hakaret edilmesine asla rıza göstermezler. İslâm da onlar için kimliktir, en önemli değerdir. Ona da saldırılmasından rahatsız olurlar. Müslüman oldukları için aşağılanmak, ayrımcılığa uğramak onları incitir. Bazılarını da öfkelendirir, kendisi ceza vermeye kalkışır. Bunun sonucu da iyi olmaz. Bu durumda öfkelenip suç işleyenlere kızıldığı gibi, öfkeye sebep olanlara da bir şey demeli. Sövüp-sayma, hakaret ve aşağılama fikir özgürlüğü olamaz.

Diyelim ki bir yerde, bir ülkede birileri müslümanların camisine, kurbanına, değerlerine, Peygamberine, Kur’an’ına saldırdı. Yani kötülük yaptı. Buna karşı ne yapmalı? Cevabı şu hadis veriyor:

“Sizden her kim bir kötülük (münker) görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin (o kötülükten nefret etsin)...” (Tirmizî, Fiten/11. İbni Mâce, Fiten/20. Ebû Dâvûd, Salat/242)

El ile düzeltmek veya önlemek güç, yetki ve otorite gerektirir. Bir kimse görevli değilse bir kötülüğe yanlışa eliyle nasıl müdahele edebilir? Bazı pozisyonlarda belki bazı yanlışları önleme imkanı olabilir ama bu çok sınırlı. Ceza vermek yetkililerin görevidir. Bu durumda müslümanlar önce yasal imkanları kullanabilirler.

Dil ile önlemeye çalışmak; konuşmayı, diyaloğu, her türlü yazıyı kapsar. Kötülüğe karşı en iyi mücadele aracı yazıdır. Günümüzde iletişim imkanları çoğaldığı için yazı ve söz çok rahatlıkla paylaşılabiliyor. Müslüman kendi değerlerine saldıran had bilmezlerle bilgi, isbat, kanıt, kitap, makale, yüksek eğitim, donanımlı olmak, siyaset, özellikle güzel ahlâk, sağlam kişiliğe sahip olma imkanlarıyla mücadele etmeli. Bence müslümanların en iyi savunma aracı, İslâmın öğrettiği güzel ahlâktır.

Bunu yapamayan en azından o kötülüğe razı olmamalı, sevmemeli. Ya da kötülük yapanlara taraftar ve destekçi olmamalı.

İslâm ve Paygamber’e hakaret edenler müslümanların arasından çıkmış ve karşı taraf geçmiş biri olabilir. Bu durumda hem aileler, hem müslüman toplum kendisi sorgulamalı. Nerede hata yaptık diye düşünmeli. Çocukları olması gereken gibi eğitebildik mi, en iyi eğitim metodlarını kullanabildik mi diye bakmalı. Hele din adına öğretilen gözden geçirilmeli. Evlerde ve mescitlerde İslâm adına öğretilenler kültür mü din mi? Bunlar burada yetişen çocukları tatmin ediyor mu? Sorularına cevap veriyor mu? Sağlam bir kimlik oluşturuyor mu? Bu toplumda kendi kimliğini alnı ak taşıyarak uyum içinde yaşayabiliyor mu? Sorunlu veya kriminel gençlerin böyle olmasında ailelerin, çevrenin olumsuz rolü ne kadar?

Diğer taraftan, İslâmî bir çevreden veya ülkeden geldiği halde karşı tarafa geçip ağır eleştirlere başlayanlar da iyi düşünmeli. Doğru mu yapıyorlar, yoksa birilerinin kayığına mı biniyorlar? Karşı oldukları ve eleştirdikleri, kızdıkları şey gerçekte İslâm mı, örf ve adetler mi?

Eğer birilerinin “hadi yürü arkandayız” kışkırtmalarına, oyununa geliyorlarsa; bilmeliler ki islamdan hoşlanmayan gözü açıklar hedefe varmak için her aracı denerler. Bu araç bazen hayata küsmüş, problemli, içinden çıkıp geldiği toplumla sorunu olan, mevcut yapıya veya kültüre şirin görünmek isteyen kişiler olabilir. Onlar bu araçları emelleri için kullanır. İşleri bitince de kirli mendil gibi çöpe atarlar. Bunun örneği eskilerde, başka ülkelerde ve Hollanda’da var.

Sonuçta, herkes farklı düşünebilir, inanabilir. Ama bu kimseye başkasının sevdiklerine, inancına, değerlerine hakaret hakkı vermez. Uygar bir kimse; “arkadaş, senin fikrine katılmıyorum, ama bana zarar vermediğin sürece tercihine saygı duyuyorum” diyebilmeli...

drs. Hüseyin K. Ece

28.03.2021

Zaandam