Türkçe sözlüğe göre özgürlüK: “Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestlik...

Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar verme, hürriyet.” (TDK Türkçe Sözlük, 2/1148)

Bu tanıma göre özgürlük herkesin dilediği gibi düşünme, söyleme, konuşma, davranma, hareket etme hürriyetidir.

Ama sormak lazım: İnsan tam bağımsız mıdır ya da nereye kadar özgürdür? “Ben özgürüm, istediğim gibi hareket ederim, istediğimi yaparım, bana kimse karışamaz” diyenler doğru mu söylüyor?

Böyle bir özgürlük dünyanın neresinde var?

Unutmamak gerekir ki insan yalnız başına yaşayamaz, ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz. İster istemez aileye, topluma, örgütlenmeye, kurallara ve hukuka ihtiyacı var.

Günümüzde kimileri aile ile, kutsal olan şeylerle, dinî hayatla bağını kopardığı, ya da bir şeylere, bir yerlere kafa tuttuğu, cannın istediğini yaptığı  zaman özgür olduğunu sanıyorlar...

Böyleleri acaba başka bağlarla kendilerini bağlamıyorlar mı? 

Meşru otoriteye karşı gelmek, kuralları çiğnemek özgürlük müdür? Böyle yapanlar başka otoritelerin emrine girmiş olmasınlar... “Tanrı bile benim özgürlüğümü kısıtlayamaz” diyenler acaba nelerin/kimlerin kulu-kölesi olurlar.

Aslında özgürlük insana hibe edilmiş çok önemli bir değerdir, güçlü bir yetenektir. Yaratıcı onu bu yetenekle yaratıyor. İslâm bu seçme, dileme/isteme özgürlüğüne ‘irade’ diyor.

İnsan iradesini serbestçe kullanabilmeli. Ama o bunu yaparken şeytanın ve nefsinin fısıltılarıyla karşılaşır. Onlara aldanmazsa iyi... Aldanırsa özgürlüğünü yanlış yerde, yanlış yerde kullanabilir.  

İnsan özgür iradesiyle her istediğini, her yerde yapamaz... Yapmamalı... Zira o pek çok şeye bağımlıdır. En başta insanın ihtiyaçları onu sınırlıyor, bir yerlere bağlıyor... Sınırsız zannettiği özgürlüğüne sınır çiziyor...

İnsan nerede olursa olsun içinde bulunduğu yerin kuralları ile çevrilidir. O kurallara uymak zorunda... Uymazsa sıkıntı olur... Düzen bozulur... 

Kişiyi aile, eş olma, toplum, çalışma yeri, makamı, sorumluluğu, hatta Allah’ın kulu olması bağlar... Bu alanlarda, bunlarla ilgili işlerde insan öylesine serbest, başıboş olamaz. 

“Birisi bir bilge krala sormuş: -Efendim söyleyin bana, özgürlük diye bir şey var mı? Kral:

-Elbette der, kaç bacağın var senin? Adam soruya şaşırarak: -İki efendim der.

-Pekâlâ, tek bacağının üstünde durabilir misin?” diye sorar.

-Elbette diye cevap verir adam. Kral:

-O halde hangi bacağının üstünde duracağına karar ver. Adam biraz düşünür ve sol bacağı üstünde durmaya karar verir: -Tamam der, kral;

-Şimdi de öteki bacağını kaldır der. Adam şaşırır; -Bu imkânsız kralım der. Kral;

-Gördün mü, özgürlük vardır. Ama sadece ilk kararı almakta özgürsün. Ondan sonrasında değil der.”

İşte bakınız özgürlük sınırlı imiş... Unutmayınız, hayatımız da, toplum hayatı da böyledir...

Üstelik özgürlük başkalarının özgürlüğü ile beraberdir... Denir ki; “senin özgürlüğün diğerinin özgürlüğünün başladığı yerde biter”... Doğrudur... Bir kimse ne kadar hür olma hakkına sahipse, diğeri de sahiptir...

Diğer taraftan başkasının güdümünde, iradesini kullanamayan, birilerine, bir şeylere, nefsinin zevklerine, arzularına taparcasına bağlanan artık özgür birey değildir... Kendi isteğiyle bu durumu kabul edenler, özgürlüğü yanlış anlayanlardır...

“Arzularından vazgeçebildiğin kadar özgürsün, unutma...” Tersi mi? Arzuların, isteklerin tutsağı olmaktır...

“Alıştığın/bağımlı olduğun kadar tutsak, vazgeçebildiğin kadar özgürsün.”

“Delicesine peşine düştüğün kadar tutsak, hırsını kontrol edebildiğin kadar özgürsün.” Böyle diyenler doğru söylemişler.

Bunlar yanlış alışkanlıklar, aşırı arzular, lüks tutkusu gibi şeyler hakkında söylenmiştir. Bir de bağımlılık var... Daha beter... Özgürlük için tehlike... İnsan sağlığı için, kişi, toplum ve ülke için sorun...

İçkiye, kumara, oyalayan oyunlara, uyuşturucuya, sigaraya, asalaklığa, hırsızlığa, gayr-i meşru ilişkilere kadar bir sürü... Hepsi zararlı ve insanı köleleştiren şeylerdir...

Bir de teknoloji bağımlısı olmak var... Önceleri televizyon, film, dizi, tartışma proğramları, haber bağımlıları vardı... Şimdilerde telefon, sosyal medya, internet bağımlıları... Artık bireyler teknolojiyi değil, teknoloji bireyleri yönetiyor... Başını internetten, elini telefonundan alamayan biri gerçekten özgür müdür?

Halbuki her türlü bağımlılık, her türlü aşırı tutku, her türlü kara sevda özgürlüğü azaltır... Hatta yok eder...

Bağımlılar özgürlüklerini kaybetmiş, irade ve akıllarını yeterince kullanamayan kimselerdir...  

Görülüyor ki kişi ne derse desin; sonuçta ya olumlu anlamda, ya olumsuz anlamda bir yerlere bağlıdır, bağımlıdır... Sonuna kadar özgür değildir. Onun özgürlüğünü hayat şartları, bazen de kendisi olumsuz anlamda kısıtlıyor...

İnsana yakışan iradesini yerinde, kendisine ve etrafına hayırlı, faydalı işlerde kullanması... Nereye kadar özgür olduğunu bilmesi... Onu sorumlu davranmak, başkalarını da hesaba katmak olarak anlaması... Yaratıcının kendisine verdiği özgürlüğü, iradeyi zararlı bağımlıklarla kaybetmemesidir.

Hüseyin K. Ece

25.01.2021

Zaandam