Değerli okuyucular!

Özellikle değerli gençler!

İslâmda ibadetlerin sadece âhiret için yapıldığı zannedilir.

Derler ki “ibadet ve âhiretini kurtar”. “İbadet ne için yapılır?” sorusuna verilen cevaplardan biri Allah (cc) ibadete layık olduğu için, diğeri de öldükten sonra Cenneti kazanmak için... Ya da kulluk borcu olarak düşünülebilir.

Bunların hepsi doğru. Bir müslüman bu amaçlara ulaşmak ibadet yapabilir. Ancak bunların sadece ahirete yatırım olduğunu, Hesap’tan kurtulmaya vesile olduğu zannedilir.

Ancak ibadetlerin hedefleri sadece âhirete yönelik değildir. İbadetlerin, kulluk görevlerinin dünyaya bakan yönleri de vardır. Şöyleki:

İmandan sonra kulun üçüncü görevi Allah’a itaat etmek/kulluk görevini yapmak-yani ibadet etmektir. Zira bu iman etmenin gereğidir. Müslüman Allah’a, Allah’ın koyduğu ölçülere itaat ettiği, O’nun çizdiği sınırlara uyduğu zaman, onun bu davranışı ibadet olur.

İslâmda ‘ibadet’; insanın Allah’a saygı, sevgi ve itaatini göstermek, O’nun rızasını kazanmak niyetiyle ortaya koyduğu belirli tutum ve amellere denir.

İbadet, kulun Allah’ın razı olacağı işleri yapmasıdır. Hayatı Allah için yaşama bilincidir. O’na yürekten bir saygı ile boyun eğmesidir. O’nun iyiliklerini, verdiği nimetleri bilip şükretmesidir.

İslâmdaki ibadet bir ‘tapınma’ değil, Allah’a karşı duyulan saygı, şükür ve sevgi duygularının ifadesidir ve en yücesidir.

İbadet Yaratanla yaratılan arasındaki bağdır.  

İbadetin diğer adı sâlih ameldir. Yani İslâma uygun, sağlam, faydalı, yapıldığı zaman müslümana sevap kazandıran, Allah’ın razı olacağı eylemler (ameller, davranışlardır. İslâmın yapılmasını emrettiği, ya da tavsiye ettiği bütün hayırlı işler, ibadettir, sâlih ameldir.

Sâlih ameller (çoğulu: sâlihât) aynı zamanda müslümanın dünya mutluluğudur. Onu eğitir, onu olgunlaştırır, daha bir insan olmasını sağlar. İbadetler mü’minleri daha iyi insan yapmada bir eğitim sürecidir.

Allah (cc) değerli (kerâmetli) ve halife (temsilci) olarak yarattığı insanın daha değerli olması için ona bazı görevler veriyor, bazı ölçüler gönderip onlara uymasını istiyor. Kim -nerede olursa olsun-, Allah’ın koyduğu ölçülere uyarsa, kim insanlık (kulluk) görevlerini hakkıyla yaparsa; o insan daha değerli olur, daha da olgunlaşır, daha iyi bir kimse olur, mutlu bir hayat yaşar.

İnsan bu sonucu ve güzelliği sağlayacak olan da –kim ne derse desin- önce Allah’ın gönderdiği Kur’an’a, İslam’a iman etmektir ve bunun gereği olarak sâlih amel, yani faydalı ve güzel işler yapmaktır. Ortaya iyi bir insanlık koymaktır.

Sâlih amelin (sâlihâtın), yani ibadetlerin bir de ıslah (düzeltici) yönü var. Bu da sâlih ameli işleyenin (sâlih kimsenin) kendisinde başlar, çevresine yayılır. Müslüman sâlih amel işleye işleye nefsini, ahlâkını, yanlışlarını, aşırı arzularını ıslah eder (düzeltir). Daha iyiye yöneltir. Onu kötülüklerden, haksızlıklardan, çirkin ve zararlı işlerden korur. Kişinin ahlâkını ve hayatını, yaşadığı ortamı, işlerini güzelleştirir.

Müslümanın hayatında, ibadet etmesinde, sâlih ameller işlemesine rağmen bunlar olmuyorsa burada bir sorun, bir eksiklik var demektir.

Mesela; namazın müslümanın hayatındaki yapıcı, ıslah edici ve koruyucu işlevine Kur’an şöyle işeret ediyor:

“(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.” (Ankebût 29/45)

Oruçla ilgili Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Kim yalanı ve onunla ameli terketmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur." (Buhârî, Savm/8 no: 1903, Edeb/51 no: 6057. Ebû Dâvûd, Sıyâm/25 no: 2362. İbni Mâce, Sıyâm 21 no: 1689-1690)

“Nice (hakkını vermeden) oruç tutanlar vardır ki, kendisine sadece (aç ve) susuzluğu kalır; nice gece namazına kalkanlar da vardır ki, sadece gece uykusuz kalmış olur.” (İbn Mâce, Siyâm/21 no: 1690. Müsned, 2/373) Yani günlük hayatında güzel ahlak, güzellikler yoksa ibadetlerin amaçlarını gerçekleştirmemiş olur.

Orucun hedefi; oruç tutana takva bilinci, güzel ahlâk kazandırmak, kaliteli adam yetiştirmek değil miydi?

Namaz ve oruçla ilgili gelen bu ölçüleri bütün ibadetler hakkında düşünebiliriz. Yani Allah’ın kabul edebileceği sâlih ameller (sâlihât)  azgınlıkları, taşkınlıkları, haddi aşmaları, kötü ahlâkı düzeltebilir.

Beşer olan kimseyi Âdem gibi yapar, yani adam yapar. Bu da onun dünya hayatındaki mutluluğudur.

Şöyle diyen doğru söylemiş olur: “Müslüman olmak, bir yönüyle değil, her yönüyle adam olmaktır. Sadece âhiretin değil, dünya hayatının mutluluğunu da hak eden demektir.” İşte bu sonuç ibadetlerin dünyaya bakan yönüdür.

Gençler, Avrupa ülkelerinde yaşamak bizi aldatmasın. İnsan her yerde Allah’ın kuludur, O’nun yarattıkları sayesinde yaşıyor ve O’na karşı her yerde görevleri vardır.

Kulluk görevlerini hakkıyla yapanlara ne mutlu, muştular onların olsun...

Drs. Hüseyin K. Ece

26.10.2022

Zaandam