Değerli okuyucular, özellikle gençler!

Selâmlaşmak, selam alıp vermek; sözle esenlik, barış ve güven dilemeyi ifade eder.

Araplar İslâmdan önce ‘selâmün aleyküm’ şeklinde selâmlaşırlardı. Bu da onların aralarındaki barışın, tehlikesizliğin, güvenin bir alâmeti gibiydi. Sanki ‘burada savaş yok (rahat ol)” demiş olurlardı.

İslâm geldikten sonra bunu aynen benimsedi ve mü’minlere aralarında bu selâmı yaymalarını emretti. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 7/241)

Kur’an mü’minlerin birbirlerine selâm vermelerini emrediyor.

Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere sakinlerinden izin almadan, onlara selâm vermeden girmeyin. Eğer (karşılıklı haklarınızı) dikkate alacak olursanız bu (öğüt) sizin kendi iyiliğiniz içindir.” (Nûr 24/27.

"Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır." (Nisâ Sûresi 86. Bir benzeri. Nûr 24/27, 61)

Ebû Umâre Berâ İbni Âzib (ra) şöyle demiştir:

“Peygamber (sav) bize şu yedi şeyi emretti: Hasta ziyaretini, cenâzeye katılmayı, aksırana hayır dilemeyi, zayıfa yardım etmeyi, selâmı yaygın hâle getirmeyi... (Buhârî, Mezâlim/5 no: 2445. Müslim, Libâs/3(2-2066) no: 5388)

Peygamberimizin şu sözüne bakar mısınız? “İman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe olgun bir imana sahip olamazsınız. Size, yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selâmı yayın.” (Müslim, İman/21(54-93) no: 194. Ebû Dâvûd, Edeb/142 no: 5193)

Buna göre müslümanların birbirlerine selâm vermesi, verilen selâmı alması dini bir görevdir, farzdır. Çünkü selâmın çok geniş anlamı, faydaları, hikmetleri ve sonuçları vardır.

Bir de ‘merhaba’ ieklinde bir selamımız var. Merhaba selamın arkadaşıdır ve onu tamamlar. Yani bir müslüman diğerine selam verir, sonra da ortak uygun ise ‘merhaba” der. Orada olanlar merhabalaşırlar. 

Merhaba; bolluk, rahatlık, huzur ve âfiyet temennisi içeren bir selâmlama sözüdür. Bu aslında sözlükte yerin geniş olmasını, bir şeyin bol olmasını, bir şeyi genişletmeyi anlatır.

‘Merhab’; bollluk, genişlik, geniş yer, rahatlık, huzurdur. ‘Merhaba falancı’; “(misafire) hoş geldin, safa geldin” demektir. Merhaba ile konuğa; “(mecazen) geniş bir yere geldin, bizim yanımızda senin için genişlik vardır, dostluk vardır, buyurun, rahat edin” denmiş olur.

Merhaba’da ayrıca; “Allah sana bolluk ve rahatlık, huzur ve âfiyet versin” mânasında duadır.  

Merhaba sözü Kur’ân’da Sâd sûresinin 59 ve 60. âyetlerinde, inkârcı ve saptırıcı önderlerle onların peşinden giden kitlelerin Âhiretteki yargılanmaları sırasında aralarında geçecek çekişmeler ve karşılıklı suçlamalar anlatılırken geçmekte. Burada önderlerin kendilerine tâbi olanlar aleyhinde “lâ-merhaben bihim” diyerek beddua edecekleri, yönetilenlerin ise kendilerini bu duruma düşürenlerin önderleri olduğunu söyleyerek onlara aynı beddua ile karşılık verecekleri bildirilmektedir.

Hadislerde de merhaba sözü geçiyor.

Rasûlüllah (sav) kızı Fâtıma’yı merhaba ile karşılar, onu sağ yanına oturdurdu. (Uzun bir hadisin içinde: Müslim, M. Ensâr/15(98-99,2459) no: 6313-6314)

Amcası Ebû Tâlib’in kızı Ümmühânî’yi, müslüman olmak için huzuruna gelen Ebû Cehil’in oğlu İkrime’yi, diğer sahâbîleri, çeşitli ziyaretçilerini ‘merhaba ile karşılardı. (Bkz: Ahmed b. Hanbel, 3/139, 216, 425, 6/282, 341)

Ammâr b. Yâsir’i, “Merhaba, iyi olan ve iyiliğiyle tanınan kişi!” diyerek selâmlamıştı . (Ahmed b. Hanbel, 1/126, 130)

Rasulüllah (sav) peygamber olmadan önce kendisiyle ticaret ortaklığı yapan Sâib b. Ebü’s-Sâib’e, “Merhaba kardeşim ve ortağım, dürüstlükten sapmayan, eğilip bükülmeyen kişi!” şeklinde iltifatta bulunmuştu. (Ahmed b. Hanbel,  3/425) 

Abdullah b. Abbas anlattı: “ ... Abdu’l-Kays heyeti Rasûlüllah’a geldiği zaman onlara “bu topluluğa (kavme) veya heyete merhaba” dedi. (Buhârî, Îmân”/40 no: 53, İlim/25 no: 87, Meğâzî/70 no: 4368. Edeb/97 no: 6176. A. Had/5 no: 7266)

Rasûlüllah (sav) sâlih kişilerin öldükleri zaman makamı yükseltilen ruhlarının, “...Merhaba, güzel ve temiz bedenden gelen güzel ve temiz ruh! Övülmüş olarak gir; müjdeler olsun sana!” sözleriyle karşılanacağını haber veriyor.    (Uzun bir hadisin içinde: Ahmed b. Hanbel, 2/364, 4/140. İbn Mâce, Zühd/31 no: 4262)

Mi‘rac olayını ayrıntılarıyla anlatan hadiste, Rasûlullah’ın Cebrâil ile birlikte yedi kat semanın her bir katında peygamberlerin kendisini; “Bir kardeş ve peygamber olarak merhaba sana!” sözüyle selâmladıkları haber veriliyor. (Buhârî, Bedʾü’l-halk/6 no: 3207, E. Enbiyâ/22 no: 3393, no: 3430, M. Ensar/42 no: 3887. Nesâî, Salât/1 no: 449)

Edebiyatımızda na‘tlar, mevlidler, mi‘râciyyelerde Peygamber’e saygı olarak ‘merhaba sözü sık sık kullanılmış.

Süleyman Çelebi’nin mevlid diye bilinen Vesîletü’n-necât adlı şiir kitabındaki merhaba bahsi meşhurdur.

“Merhabâ ey âli sultan merhaba,

Merhabâ ey kânı irfan merhaba”

“Bu hadisler dolayısıyla müslümanların birbirini merhaba diyerek selâmlamaları sünnet kabul edilmiş ve bu sözle merhabalaşma, “selâmün aleyküm” (es-selâmü aleyküm) ifadesiyle birlikte İslâm toplumlarında en sık kullanılan selâmlaşma şekli olarak bir gelenek halini almıştır.” (Çağrıcı, M. TDV İslam Ansiklopedisi, 29/183-184)

Merhabanın selâmdan sonra söylenmesi daha uygundur.

Hüseyin K. Ece

19.02.2023

Zaandam