Değerli okuyucular, özellikle gençler!

Aceleciliğin tercih edilen bir huy olmadığı bilinir.

Zira acele etmek; düşünmeden, hazırlık yapmadan, önünü arkasını, getirisini götürüsünü hesaba katmadan hareket etmek, davranmak, karar vermektir.

Bu şekilde hareket edenlerin genellikle hedeflerine ulaşamadıkları, işlerinde başarılı olamadıkları, hatta zarara uğradıkları, çevrelerine de zarar verdikleri bilinir.

Çoğu insan yaptığı çalışmaların karşılığını hemen görmek, hatta yola çıkmadan hedefe varmak, emek vermeden, gerekli çalışmayı yapmadan amacını gerçekleştirmek ister. Kimisi görevini yerine getirmeden ödül bekler. Az bir çalışmayla veya emekle köşe dönmek, tez vakitte zengin olmak ister. 

Halbuki her şeyin bir zamanı, bedeli vardır... Bir konuda gevşek, yavaş, tembel olmak iyi olmadığı gibi aceleci olmak de gerekmez.

Bir başarıya ulaşmak isteyen de acele etmeden gereken çalışmayı, üzerine düşeni yapmalı... “Emeksiz ekmek olmaz.” Bir kazanç, bir başarı, bir karşılık-ödül isteyenler emek vermeli, o işe ait bedeli ödemeli...

Başarı, insanın yıldızının parlaması, şansının yâver gitmesi ile değil; planlı, bilinçli, yerinde yapılan çalışmalar ile gelir. Çiftçi ekime hazır hâle getirdiği toprağa tohumu eker, sular, gübre atar. Tohumun çıkması, meyve/ürün vermesi uzun sürse de çiftçi pes etmez.

İnsanların bir kısmı oldum olası acelecidir. (Bkz: İsrâ 17/11. Enbiyâ 21/37)

Yani bazısı kendi kafasına, aklına, arzusuna göre bir şey kötü, zararlı, günah olsa bile; o şey sanki hayırlı, faydalı ve helâl imiş gibi yapmak, elde etmek ister. Zira böyle bir kimse istediği şeyin ne ve nasıl olduğuna değil, kendi nefsinin onu arzu etmesine bakar... Bir konuda karar verirken de aynı aceleci tavrı gösterir...

Onların haberler, görüşler, kişiler hakkında da tavırları aynıdır. Bir haber, olay veya görüş duydukları zaman bazıları hemen inanır, bazıları da hemen reddeder. Bunların doğru olup olmadığı araştırmayı düşünmez. Onu akla, sağlam dayanaklara, yani gerçeğe göre ölçüp biçmeden acelece ya kabul eder ya inkâr eder. Haber veya görüş kendi taraftarlarından,  grubundan geliyorsa inanır, ‘ötekiler’ dediklerinden geliyorsa peşinen reddeder.

Acele etmekle ilgili pek çok örnek verilebilir. Kendi hayatımızdan bile...

Belki biz de bir çok konuda acele etmişizdir. Belki bazı duyduklarımız hakkında yalan yanlış karar vermişizdir. Sonra da “keşke böyle düşünmeseydim” demişizdir. Belki bazı kişiler hakkında olumlu veya olumsuz hüküm verip sonra; “tüh, keşke öyle demeseydim. O kişi hakkında yanılmışım” demişizdir. Belki kendimizle, ailemizle ilgili aceleyle aldığımız kararlarda, yaptığımız işlerde yanılmışızdır.

Unutmamak gerekir ki Kur’an ve Peygamberimiz (sav) her konuda acele değil, teenni ile hareket etmeyi tavsiye ediyorlar.

Kur’an güvenilir olmayan birinin getirdiği haber hakkında suçsuz kimselere zarar vermemek için o haberin doğru olup olmadığını araştırmayı emrediyor. (Hucurât 49/6) Bu âyet indiği zaman Peygamber (sav): Teennî Allah’tan, acele ise şeytandandır” dedi. (Tirmizî, Birr/66 no: 2012)

Yine o; “İnsanlar! Yavaş olun! Acelecilik yapmakla sevap kazanılamaz” buyurdu. (Buhârî, Hac /94 no: 1671. Ebû Dâvûd, Menâsik/63 no: 1920)

Bir sahâbeyi şöyle övmüş: “Sende Allâh’ın sevdiği iki huy vardır: Hilm (yumuşak huyluluk) ve teennî...” (Müslim, Îmân/25 no: 117. Tirmizî, Birr/66 no: 2011)

Îtidâl üzere veya teennî ile hareket etmek, peygamberliğin 24 parçasından biridir.” (Ebû Dâvûd, Edeb/2 no: 4776. Tirmizî, Birr/66 no: 2010)

Öyleyse teenni nedir?

Teenni; sözlükte beklemek, gecikmek, sebat etmek, düşünüp taşınmak anlamına gelir. Kavram olarak; ilerisini düşünerek acelesiz iş görmek, temkinli olmak, ihtiyatlı ve akıllıca davranmak demektir.

Bir konuda, bir kişi veya olay hakkında da hüküm vermede bu kural daha çok geçerlidir. “O böyledir” diye kestirip atmak acelecilerin işidir. İnsan, kulak-göz, haber kaynağı yanılabilir. Duyulan sözler veya haberler, yazılanlar veya gösterilenler, paylaşılanlar doğru olabilir de, olmayabilir de... Son kararı vermeden önce bir daha düşünmeli...

Teenni ile hareket etmek her insana, hayatın her alanında, her zaman gerekli olan sağlam bir prensiptir.

Lakin bazı işler vardır ki o konularda acele etmek gerekir. Zira onlar bekletmeye gelmez... Hangi konularda? Bazı konularda... İşte bir kaç örnek: 

“Birinize ölüm geldiği zaman “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.” (Münafikûn 63/10)

“Güçlü-kuvvetliyken, sıhhatin yerinde iken verdiğin değerlidir. (Bu işi) can boğaza gelip de; ”Falana şu kadar, filâna bu kadar” demeye bırakma.” (Buhârî, Zekât/11 no: 1419)

“Öyle ise siz de hayır işlerine koşun, birbirinizle yarış edin.” (Bakara 2/148)

“Faydalı işler görmekte acele ediniz. Zîrâ yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır...” (Müslim, Îmân/186 no: 313. Tirmizî, Fiten/30 no: 2195)

Yedi şey gelmezden önce hayırlı (sâlih) amelleri işlemeye devam edin! Neyi bekliyorsunuz? ... Güçsüzleştiren hastalığı mı? Bunaklık veren ihtiyarlığı mı? Ansızın gelecek ölümü mü?... Yoksa kıyâmet saatini mi? Ki onun gelmesi daha dehşetli ve daha acıdır.” (Tirmizi, Zühd/3 no: 2306)

drs. Hüseyin K. Ece

04.05.2023

Zaandam