Değerli okuyucular, özellikle gençler...

Zamanı ve üzerinde zamanın geçtiği mekanı, yani evreni ve içindekileri yaratan âlemlerin Rabbi Allah’tır (st).

Dolaysıyla gece de O’nundur, gündüz de. Yaz mevsimi de O’nundur, kış mevsimi de. Baharın ve güzün O’nun olduğu gibi. Güneş (Şemsî) takvimi de O’nundur, Ay (Kamerî) takvimi de O’nundur. Ki her iki takvim de 12 aydır. (Bkz: Bekara 2/189. Tevbe 9/39)

Birisi Dünyanın Güneş etrafında dönmesine göre, diğeri Ayın dünyanın etrafında dönmesine göre hesaplanır. Buna göre Ay bir senede oniki defa doğar ve batar. Yeni doğan aya hilâl denir. Yani Ya takvimine göre her ayın başında hilal doğar ve yeni bir ayın geldiğini haber verir. Ay takvimi Güneş takvimine göre daha kısa olduğu için her sene onbir gün önce gelir.

Ramazan işte bu Ay takvimine göre aylardan bir ay; 9. aydır. Ama özel bir aydır. Kur’an’da övülen bir zaman dilimidir. Neden? Bütün vakitler, zamanlar Allah’a ait değil mi? Evet, doğru... Ancak bazı günler, bazı geceler ve bazı vakitler önemini; o zamanlarda olan olaylardan, ya da o vakitlerdeki ibadetlerden alırlar. Örneğin, Cuma günü değerini/önemini  Cuma namazından, Zilhicce’nin onu Hac ve kurban ibadetinden alırlar.

Bu vakitlerde hem özel ibadetler vardır, hem de bu vakitler mü’minlerde kulluk bilinci inşa ederler, vakit disiplini sağlarlar. İnsana verilen kısa veya uzun ömrün, ya da tanınan vaktin sınırlı olduğunu hatırlatırlar. İnsan için vaktin, yani  ecelin geleceğini haber verirler.

Ramazan önemli zaman dilimi... Bir ay... Kamerî takvime göre genelde 29 gün süren bir zaman aralığı... Ama müslümanlara göre sıradan bir 29 gün değil... Değerli, mübarek, farklı ve müstesna bir vakit... Senede bir ay bu vakti yaşayan mü’minler için özel bir mevsim...

Birisi şöyle sorsa: Adem’den (as) beri yeryüzünde olan en önemli olay hangisidir? Tabi herkes kendine göre cavap verebilir, “şu olay tarihte en önemli olaydır” diyebilir.

Bana sorulsa; tarihte en önemli olay hangisi? Derim ki Allah’ın insanlığa Kur’an’ı indirmeye (inzâl edilmeye) başlaması, hz. Muhammed’in (sav) elçi (rasul-nebi) olarak görevlendirilmesidir.

Ne yazının icad edilmesi, ne İstanbul’un fethi, ne rönesans hareketleri, ne sanayi devrimi, ne Fransız ihtilâli, ne 2. Dünya savaşı, ne bilgisayarın hayata girmesi, ne de ötekiler... Hiç biri en önemli olay ve olgu değil...

Rahmân ve Rahîm olan Allah (cc), bununla; özel olarak yarattığı ve sevdiği insanlara hayatlarını inşa edecekleri bir ilâhi hayat proğramı, doğru yolu gösterecek bir kılavuz, dünya ve Âhiret mutluluğunu kazandıracak bir rehber, bunların nasıl olacağını yaşayıp gösteren bir mürşid (peygamber) gönderdi.

Allah’ın haber verdiğine göre Kur’an Muhammed’e (as), miladi 610 yılında, bir Ramazan ayında, mübarek olan Kadir Gecesinde inmeye (vahyolunmaya) başladı.

“Ramazan ayı ki, insanlar için hidâyet (yol gösterici) ve furkan (ayırdedici) apaçık belgeleri (kapsayan) Kur’an onda indirilmiştir...” (Bekara 2/185)

“Biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesinde indir(meye) başladık.” (Kadir 97/1)

“Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik (indirmeye başladık)...” (Duhan 44/2-3)

O yüzden Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. O gece yapılan ibadetler bin aylık ibadete bedeldir demek değildir. O gece, Kur’an insanlığa indirilmeye başladığı için, o kadar önemli ve değerlidir ki, içinde Kadir Gecesi olmayan bin aydan hayırlıdır. O gece Kur’an’ın “doğum gecesi”dir.

Ramazan değerini Kadir Gecesinden, Kadir Gecesi de bin aydan hayırlı oluşunu Kur’an’dan, Kur’an’ın indirilmeye başlanmasından alır.

Bu yüzden Ramazan ayı aynı zamanda Kur’an ayıdır. O Allah’ın insanlığa en son olarak gönderdiği mesajıdır. O, insanlara yalnızca doğru yolu gösterir. Sözleriyle, hükümleriyle, haberleriyle, müjdeleriyle...

O, Hakk ile bâtılın, doğru ile yanlışın, hidâyet ile sapıklığın ne olduğunu açıklar. Allah’a nasıl kulluk yapılacağını gösterir. Hayatın ve ölümün mantığını, var oluşun sebeplerini açıklar. İnsanın bilmediklerini öğretir. İnsanın anlam arayışına cevap verir.

İşte bu mucize Kitabın Ramazan ayında insanlığa sunulmaya başlanması  insanlık tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır.

Müslümanlar bu kutlu zamanı, Kur’an’ın doğum gününü, indirilmesini oruç tutarak, Ramazan ayına önem vererek kutlarlar. Bir anlamda bayram ederler. Kur’an’ı gönderen, Ramazan’ı ve sayısız nimetleri ikram eden Allah’a şükrederler.

Müslümanlara kutlu olsun Kur’an ve onun inzal edildiği Ramazan ayı! Müslümanlara ne mutlu Ramazanları var, Kadir Geceleri var, oruç, infak, dua ve diğer ibadetleri var, bayramları var!

“... Öyleyse sizden (müslümanlardan) kim o aya (Ramazan’a) ulaşırsa; onda (oruç) tutsun... (Bekara 2/185)

Din dilinde ‘sıyam-savm’ nefsin istekleri olan yeme, içme gibi  zorunlu ihtiyaçlardan imsâktan iftara kadar, niyet ederek ve Allah’ın rızasını gözeterek uzak kalmak, nefsi bu gibi şeylerden alıkoymaktır.

Bu tanım, orucun bir anlamda teknik (fıkhî) tarifidir. Ama oruç, Ramazan bundan öte bir şeydir. Oruç bazılarının sandığı gibi bir perhiz, diyet veya sağlıklı yaşam alıştırması değildir. Bu, Allah için nefsin isteklerini kontrol altına alabilme alıştırması, bir nefis/ruh eğitimidir, sabır sınavıdır.

İslâmda emredilen veya tavsiye edilen her şey insanlar için faydalı, yasaklanan veya sakındırılan her şey de mutlaka onlar için zararlıdır. Dahası her ibadetin hikmet, fayda ve amaçları vardır. Oruç da bu faydalı ve anlamlı emirlerden birisidir. Değeri maddi bir şeyle ölçülemez.

Mü’minler, gençler; Ramazan’da Kur’an ile olan ilişkimizi artıralım. Okumanın yanında anlamaya ve sonra da hayatımıza uygulamaya çalışalım.

Drs. Hüseyin K. Ece

19.03.2023

Zaandam